77 entry daha
  • öncelikle bir bilgi verip haklarında konuşmak istediğim insanlar: ben de onlardanım, yani taraflıyım, gerisini okumadan kötüleyebilirsiniz...

    şimdi haklarındaki ilk dogmadan başlayalım:

    doktorluk kutsal bir iştir.

    değildir efendim, hiç değildir.

    tarih boyunca hangi topluma bakasanız bakın kutsal kabul edilen işlerle meşgul olan insanların basit çalışmadan (bedensel çalışma) muaf tutulduklarını ve dokunulmazlıkları olduğunu görürsünüz.

    doktor dediğiniz adamın günaşırı nöbet tuttuğu bir haftadaki çalışma saati yaklaşık olarak 110 civarındadır (sizi hesaplama zahmetinden kurtarayım, bir hafta 168 saattir, zikredilen süre bunun yaklaşık yüzde yetmişidir). burada bahsettiğimiz çalışmanın bir masanın başında oturup durmaktan başka türlü bir şey olduğunu, zaman zaman çok yoğun bedensel ve zihinsel stres ve yorgunluğa sebep olduğunu uzun uzun anlatmama gerek yok, dışarıda eğlendiğiniz bir akşam zahmet edin önünden geçtiğiniz bir hastanenin acil servisinden içeri başınızı şöyle bir uzatın, anlarsınız.

    bu adamların dokunulmazlıkları da yoktur efendim. mesela hastanelerinde işlerinin başında dayak yiyebilirler, küfür ve hakarete maruz kalabilirler, vurulabilirler (buna inanmayanları da gazete arşivlerinde küçük bir araştırma yapmaya dave ediyorum, ki orada okuyacaklarınız gerçekleşen olayların sayı açısından ancak yüzde biri nisbetindedir). lakin karşılarındaki kişi hasta ya da hasta yakını olduğundan, zor ve üzüntülü bir ruh hali içinde olduğundan doktorların bunu da hoş ve mazur görmeleri, hatta tercihen görmemeleri, görmezden gelmeleri beklenir.

    kutsal kabul edilen işlerle uğraşanlar ayrıcalıklı konumlara da sahip olurlar. bu memleketin doktorları sıradan vatandaşın haklarında bile mahrumdurlar. sıradan bir türk vatandaşı herhangi bir üniversiteyi bitirdiğinde bir diploma almaya hak kazanır, okulunu bitirdiği gün diplomasını alır ve o mesleği icra etme hakkı kazanır. bu memleketin doktorları okullarını bitirince diplomalarını alamazlar, önce mecburi hizmetlerini tamamlamaları gerekir. (bunu ne kadar bonkörce ücretlendirseniz de bir kişiyi iradesi dışında belli bir yer ve işte çalıştırmak kölelik tanımı içinde yer alır, hatırlatmak isterim). 6 sene tıp fakültesi yetmedi, ben uzmalık için bir 4 ila 6 sene de daha çalışayım diyen doktor kardeşleriniz de uzmanlık belgelerini aynı şekilde ancak mecburi hizmetlerini tamamladıktan sonra alabilmektedir. yani kısaca şöyle oluyor: ben 6 sene tıp fakültesi okuyorum, üzerine 6 sene de beyin cerrahisi uzmanlığı yapıyorum ama mecburi hizmete gitmiyorum ve devlet bana beyin cerrahı olarak çalışabilmem için gerekli olan ehliyet olarak görebileceğimiz uzmanlık belgesini vermiyor. ben bu saatten sonra beyin cerrahlığı yaparsam o kanunen suç oluyor, ancak gider kölelik edersem yasal hakkım olan ehliyete kavuşuyorum. (bir de şöyle bir tanım mevcut: kölelik, boyun eğme veya yaptırılan işin ağırlığı ve zorluğu ile değil, insanın sadece bir araç olması ve bir şey durumuna indirgenmesiyle belirlenir.” (herbert marcuse, tek boyutlu insan, may yay., syf.:65) -- devletin vatandaşına hizmet götürür gibi yapmasının aracı olarak doktor bu tanıma benziyor mu acaba?)

    hatta güzel ülkenizde bir doktorun tedavi etmeye çalıştığı bir hasta ölürse taammüden adam öldürmeye eş bir statüde yargılanmasını öneren bir yasa hazırlandı, biliyor muydunuz? (hatta onaylanmiş da olabilir o haliyle, tam olarak bilmiyorum, yanliş bilgi vermek istemem)

    sanırım bu mesleğin kutsal bir şey olmadığında anlaşmışızdır. şimdi bu tez çürüyünce daha da enteresan bir noktaya varıyoruz. başka meslek mensuplarından beklemeyen şeylerin doktorlardan beklenmesinin en önemli gerekçelerinden biridir bu. şimdi elimizden o da gitmiş oldu. başka bir bahane bulmak lazım...

    ha tabi, insan hayatıyla uğraşıyorsunuz meselesi var. 20 dairelik bir apartmanın kaloriferini yakmaktan sorumlu olan bir adam da insan hayatıyla uğraşıyor. hatta yapacağı bir hatayla ölümüne sebep olacağı insanların sayısı ortalama bir doktorun kariyeri boyunca benzer şekilde hata sonucu ölümüne sebep olma ihtimali olan hasta sayısından büyük ihtimalle fazla. mahallenizin fırıncısının hatasının kaç kişiyi etkileyebileceği hesabına girmiyorum bile...

    o meşhur laf var ya "ne doktorlar, ne mühendisler" diye, onun doktorlar kısmını atmanın zamanı gelmiştir bence. kendilerine sorarsanız sürünüyor bu adamlar, kızı verelim o da mı sürünsün? hastalara, halka sorsak ya da bu başlıkta yazılanları okusak varacağımız sonuç da şerefsiz herifler oldukları; işe yaramaz, şerefsiz adama da kız verilmez, değil mi efendim?
867 entry daha
hesabın var mı? giriş yap