489 entry daha
  • gidenin ya büyük bir hayal kirikligina uğrayıp nefret edeceği, ya da aşık olup bir omur boyu geri donmeyi hayal edeceği pasifik sehri. ortası yok.

    nefret edenleri anlamak mümkün. genelde burada yasayan bir rehberleri olmadıgı icin hollywood bulvarı gibi turistik ama les yerleri gezip bu muymuş ya los angeles diyenler. arabaları da olmadigi icin toplu taşıma adına neredeyse hiç bir seyi olmayan bu sehirde bir yerden bir yere saatlerce suren trafikle ulaşıp sonunda da saçma sapan turistik tuzaklarla karsilasinca hakli olarak nefret ediyorlar. uzerine bir de iyice cigirindan çıkan evsiz nüfusunu katınca hepten soguyor insan. downtown zaten kimsenin gecmek bile istemeyeceği bir bataklikken simdi venice beach gibi yerler bile evsiz cadirlarindan adim atılmaz hale gelmiş (her ne kadar son donemde biraz bu bölgeleri evsizlerden arındırma calismalari olsa da). hem havasının güzelliği, hem de california'nin liberal uygulamaları nedeniyle ulkenin her yanındaki evsizler los angeles ve san diego'ya akiyor.

    ama... sehri tanıyan biriyle ve arabayla bu sehri gezince aşık olmamak mümkün degil. her seyden once cennet gibi havası... okyanus kenarında olmasina ragmen sıfır nem. yıl icinde hava neredeyse hep ayni. 15 derecenin altına düşmez ve 25 dereceyi nadiren geçer. kisi yazı bir neredeyse. miami gibi her daim sıcak ama nemden çekilmeyen bir hava degil bahsettigim. aksine her daim ferahlatan, neredeyse hiç üşütmeyen, yazları bunaltmayan cennet bir hava.

    pasifik kiyisi boyunca mükemmel plajlar dizilmiş. santa monica deseniz bir plaj sehrinden öte, inanılmaz canlı ve güzel bir yer. hemen altında dünyanın en ilginç tiplerinin toplandigi, graffitileriyle ve kaykay pistiyle unlu venice beach... kafanızda filmlerden kalan bir bikiniyle kaykay yapan kızlar imajı varsa amerika'yla ilgili orası burası iste. mükemmel manzarasıyla pacific highway'den biraz kuzeye sürünce olağanüstü malibu kumsallarıyla karsilasiyorsunuz. daha güneyde ise manhattan, redondo ve newport beach sıralanıyor. ama los angeles'a dahil olmasa da hepsinden güzeli 1 saat ötedeki laguna beach tam bir cennet.

    plajlarla bitmiyor is. getty villa da tarih, sanat ve manzaraya doyuyorsunuz. üstelik ücretsiz. getty museum de benzer sekilde hem manzarası hem sanat eserleriyle güzel vakit geçirmenizi sağlıyor. ya griffith observatory? butun los angeles'i ayaklarinizin altına seriyor. aksama doğru gidip los angeles'i tepeden hem gunduz izlemek, hem de gun agarmasini izleyip sehrin gece isiklara bürünmesine sahit olmak inanılmaz zevkli. tabi ki icerideki observatoryideki sergiler de cabası.

    griffithle birleşmiş sekilde olan runyon canyon'da he hafta sonu hike yapmak? los angeles'ta yaşayıp da bir sekilde sporla ilgilenmemek mümkün degil ki. herkesin fit olduğu, yaz kis sort ve atletle gezilen bir yerde kolay mi fit olmamak? hollywood yazisinin kendisi tirt, bir numarası yok. ama oraya çıkmak icin de super bir yürüyüş yolu var. hollywood golüne karşı mükemmel fotolar çekebilirsiniz.

    ucla kampüsünün yer aldigi sirin westwood sehrine de bir parantez acmak lazım. öğrencilere yakin bir yaştaysanız bu sirin mahallede bitmek bilmeyen partiler ve eglenceler icinde zamanı unutabilirsiniz. üstelik 1-2 mil gittiğiniz zaman ya santa monica'da ya da beverly hills ve partilerin merkezi olan (ayni zamanda gay mahallesi de olan) west hollywood'dasiniz. hollywood yildizlarinin yasadigi malikaneler ise kampüsün hemen sinirindeki bel air mahallesinde.

    sehrin her yanini saran palmiyeler, her daim tatil yöresindesiniz hissi veriyor. benim gibi sehir gibi sehir sevenlerin basta epey yadirgayacagi bir sey. benim los angeles'i sevmem 3 sene surdu. bu 3 sene boyunca bir yerden bir yere yürüyerek ya da toplu taşımayla gidebileceğim, sokakları kalabalık bir sehirde olmadigim icin hayıflanıp durdum. los angeles'ta arabasız kolunuz kanadınız kirik, sokaklar genelde boş, sehirde bir mahalleden digerine bile bilmem kaç şeritli otobanlarla gidiliyor. aslında los angeles bir sehir bile degil. onlarca ufak sehrin yan yana dizilmesinden oluşmuş bir kasabalar topluluğu. ama iste 3 sene sonra anladım ki los angeles gibi kendine özgü bir yer yok dünyada. dünya uzerindeki cennet desem az kalır. özellikle maddi sikintiniz yoksa baska bir yerde yasamak icin bir neden de yok. ben de o 3 senenin sonunda baska yerde artık nasıl yaşarım diye düşünmeye başladım.

    benim los ángeles maceram 6 sene sonra bitti ve dogu yakasına tasindim. ilk bir kaç sene boyu los angeles'ta çekilmiş filmleri bile izleyemeyecek kadar burnumun direği sızlıyordu. ama insanoğlu her seye alisiyor. simdi sadece tatlı bir ani...
124 entry daha
hesabın var mı? giriş yap