19 entry daha
  • "arzular şelale" insanlarının bu bademe benzer gri bölgeleri az ya da fazla aktivasyonda. amygdalanızı tamir ederseniz duvarlara tırmanma, ya da tam aksi hasta tıbben ölmüş durumu bertaraf edilebilir. bunun dışında hafıza için de önemlidir, duygusal yoğunluğu olan anıların muhafaza edilmesinde rol oynar.

    bir de bu bölgenin 4 aylık (dört ay süresince yapılan değil, aylık bebeklere yapılan) ölçümlerde gösterdiği aktivasyona göre, kişinin içedönük* ya da dışadönük* oluşu tahmin edilebiliyor. bu 4 aylık bebekleri 14 yaşına dek takip etmişler, bebekken amygdala aktivasyonu artı davranışsal belirtilere göre içedönük olarak kategorize edilenler, 14 yaşında da aynı kategoride çıkmışlar (kırk dokuz bebekten 14 yaşına gelince kategori değiştirenlerin sayısı üç) en azından istatistiki olarak anlamlı derecede tahmin ediliyor, tabii ki çevre şartlarının etkisi baki.

    edit: gelen mesajlar üstüne, kaynak ve bu çalışmayı iceren kitabın özetini de yazıyorum:

    bu içe ya da dışadönüklük konusunda tabii ki, en iyi açıklama biyopsikososyal yaklasım, yani bunlar cevre şartları, genetik ve kişiye özel deneyimlerin ortak etkileşimine bağlı. onun dısında anne babalara verilen tavsiyeler de var kitapta, kısaca uninhibited yani dışadönük olanlar asırı cesaretli ve sosyal kaygısı olmayan tipler, hatta az buçuk kurşun askerler. o yuzden, bunlara cok da her seyi yaparsın aslansın kaplansın dememek, hatta her seye atlıyorsa ve fazla korkusuzsa kuralları net cizmek, riskli görünen konularda izin vermemek tavsiye ediliyor. yok içedonukse, o zaman da tabii ki yeterliliği dışında zorlamamak baz alınarak, yine de daha cok sey yapabilecegi konusunda yüreklendirmek ve stresle basa cıkma yolları konusunda telkin etmek gerekiyor ki, bunun icin birincil sart yakın ve iyi kalitede ebeveyn-cocuk iliskisi zaten.

    bunların fizyolojik nedeni de kabaca şu, icedonuklerde amygdala bolgesinde uyarılma normalden fazla, yani kısaca aynı uyarıcıya normal bebeklere gore daha hassaslar cunku uyarılma esik degerleri düşük. bu bolgedeki asırı uyarılma da, savasma/kacma'dan da sorumlu olan amygdala bolgesinden gonderilen sinir sinyalleri sonucunda terör hissi yaratıyor bünyede ve bu çocuklar için "merhaba" demek bile kaygılarını tavan yaptırabiliyor. dışadönüklerse tam tersi, uyarılma eşik degerleri cok yuksek, bu nedenle de kolay kolay hicbir sey sosyal kaygı yaratmıyor.

    bu tipolojinin hayatta kalma degeri anlamında avantaj ve dezavantajları var tabii ki, dışadonukler biraz elde tuzla koşma mantıgıyla öncü birlikler misali, ilk başlarına bir şey gelenler, korku filminde mahsene inip ilk ölenler bunlar sanıyorum. o nedenle bu gibi durumlarda cekimser kalan içedönüklerin hayatta kalması daha olası. ama amygdala aktivasyonunu olcup icedonuk-dışadönük olarak kategorize ettikleri maymunları gozlemlemisler bir adada, yemek bırakıldıgında içedönük olanlar hep geride durup artanları yemeye niyetleniyor, ancak sonunda aclıktan oluyorlar.

    bence işin en ilginç yanı da, inhibited yani icedonuk olanlar icin prototip cıkartmışlar, ince, goreceli olarak kucuk vucutlu, ince suratlı ve mavi gozluler bu tiplerdir demişler insanlarda. bu zamana kadar davranışlar üstündeki etkileri değerlendirirken genetik yatkınlığa sıfır prim vermiş ve ilk uzmanlığı sosyal psikoloji olan biri olarak, mesleki anlamda kırılma noktalarımdan birini yaşatan kitaptır bu. okunması cok kolay ve zevkli, merakı olanlara kesinlikle öneririm.

    kagan & snidman (2004) the long shadow of temperament. harvard press.
140 entry daha
hesabın var mı? giriş yap