2 entry daha
  • örneğin, karşındaki insanın kıymetini bilmek, belki biraz da o iki insan arasındaki temel arkadaşlığın (= ilişkinin), bedeni olmayan üçüncü bir canlı olduğunu hayal etmekle mümkün olabilir:

    artık bizim için "gelip geçici aralıklarla kendini hissettiren bir varlık" olan o ilişkinin de, tıpkı bizler gibi sağlıklı ya da hasta, neşeli ya da durgun halleri olabilir, ama tüm bu halleriyle de kendisini yaratanları avcunun içinde oynatır...

    burada hoşgörülmesi gereken nokta, "bedensiz yaşayan varlık" olarak tanımladığımız / hayal ettiğimiz o ilişkinin, tıpkı iyilik mi kötülük mü yapacağı konusunda kararsız bir çocuk gibi davranmasıdır: bilinçli hayatına yeni başlayan her çocuk gibi her ilişki de acemilik ve hoyratlıklarla sevdirir kendini:

    karşındakine ve kendine daha iyi şeyler yaşama şansı verebilmek için hem acemilikleri sevmek hem de sık sık yeni sıfır noktalarına sarılmak gerekiyordur belki de: kıymetini öğrenmeye çalıştığın şeyi bir an için "kaybettiğini" hayal etmekten ve biraz da şehirli bektaşilikten bahsediyorum aslında: "biz bulunca sabrederiz, bulamayınca şükrederiz" şeklinde...

    çünkü kıymet duygusu, seyredelim de eğlenelim diye suya atılan bir taşa benzer: atsan olmaz, atmasan hiç olmaz...
58 entry daha
hesabın var mı? giriş yap