37 entry daha
  • daha evvel çeşitli kereler bu tarz düşünen kişilerin yazılarını okuma ve cevaplandırma gayreti içine girdiğimden, beyhudeliğin farkındayım; zira onlarınkisi salt kabullenme içermiyor, onun yanında düşüncelerini birbirini tutmayan, başka sahalardan bilgilerle itekleyip dürtükleyip oluşturduklarından karşılarına geçip ansiklopedi yazsanız, yine de yaranamayacaksınız; size genelden veyahut özelden sürekli saldıracaklardır, hem de kimi zaman bakası için yazılmış olan bir yazıyı kendilerine yontarak "bana dediğinizin iki katı" demeye getirip!

    #13375928 no'lu entiride şöyle komik bir neden-sonuç oluşturulduğunu göreceksiniz -demek istediğimi böylelikle daha iyi anlayacaksınız-: "...bireysel bazda bir ahlak sisteminin oluşturulması imkansızdır. insanoğlu kısıtlı aklıyla asla ve asla böyle bir sistem oluşturamaz. bu noktada din* ortaya çıkar. evet, tam bir sistem için danışılacak tek merci islam'dır." burada genelden özele, objektif analizden misyonerliğe bir çırpıda sıçrayışı görüyorsunuz (buna cevabım şuydu: #13376511). aynı kafa yapısı doğal olarak "okullara ibadethane açılması" bahsinde de genel analizden misyonerliğe sıçrayabilmektedir; diyor ki: "... büyük çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu bir ülkede müslümanların da günde 5 vakit namaz kılmakla yükümlü olduğunu hesaba katarsak okulların büyük çoğunluğunun ihtiyacının mescit olduğu ortaya çıkar." peki burada büyük çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu bir ülkede laiklik vurgusunu nereye yerleştireceğiz? öyle bir ilim yuvası düşünün ki, içinde ülkenin çoğunluğunu oluşturanların dininin ibadethanesi de yer alacak ve bunun temel dayanağı da şu olacak: "müslümanların da günde 5 vakit namaz kılmakla yükümlü olduğunu hesaba katarsak..." yani müslümanların dini gerekliliklerine göre ilim ortamı yeniden şekillenecek, peki burada çoğunluğunki dini gereklilik oluyor da azınlığınki neden aynı muameleyi hak etmiyor? daha doğrusu, onlar da isterse mescit sayısına oranla daha az sayıda onlara da ibadethane sunulabilirmiş, eğitim kurumlarının başka sorunu yokmuş gibi bunlarla uğraşarak:
    "...ha, eğer ki başka bir ibadet kurumuna da bir ihtiyaç çıkarsa -ki bu çok sınırlı sayıda olacaktır mescid sayısına göre- o ibadethanelerin de açılması bittabi gereklidir."

    hayır amaç şu değilse: http://www.onechurchoneschool.org/ ; "bir insan bir düşünce, bir insan bir inanç" düsturundan hareket edersek, çoğunluğun değil tek tek her bireyin ibadethane hakkı saklı olur eğer birileri okullara mescit yerleştirmeye yeltenirse. çünkü bu ülkede iki husus ciddiyetle tartışılmalıdır: "çoğunluğun tahakkümü" ve "devlete bağlı diyanet işlerinin misyonu, gerekliliği/gereksizliği". "okullara ibadethane açılması" bahsinde eğitim düzeyi ortalama düzeyde gelişmiş insanımızın bu iki hususta da sınıfta kaldığını görüyoruz, zira avamın kabulleri şunlar: 1. ibadethaneden sorumlu olan, eğitim kurumlarını da yöneten (hatta başbakanın tabiriyle: "üniversiteye para veriyorum, idaresine de karışırım" : http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=110559) devlettir; 2. ibadethane gerekliliği çoğunluktan azınlığa doğru nicelik ve nitelik değerini yitirmektedir. mesela düşünelim, bir okulda (küçük bir) kilisecik açılması için minimum hiristiyan sayısı kaçtır? lavey'e tapınacak, "apış arası kokan" (beah) siyah tişörtlü çocuklardan kaç tanesi ibadethane hakkına kavuşur? bunların sınırı çizilebilir mi? veyahut bunların sınırını çizmeye muktedir bir ahlaki ölçüt mekanizması var mı? demokrasi herkese lazımdı değil mi? bu sakat temellendirmeler, her türlü eğri büğrülüğe karşın hiç buradaki niyetin öngördüğü ölçüde türkiye cumhuriyeti'nin nihai hedeflerine sızmamıştır. evet kime hizmet ettiği belirsiz bir diyanet işleri vardır, evet eğitim kurumlarımızda sorunlar vardır (zaten olmasa, bu niyetler itibar görür müydü?) ancak i.s. 2008'de türkiye'de gündemde eğer "okullara ibadethane açılması" düşüncesi varsa, birilerinin çıkıp da hükümete ve yandaşlarına gelecek için güvenmeme refleksi de anlam kazanır, söz konusu cumhuriyeti koruma refleksi sunilikten çıkar; korkular değer kazanır. dar dünyalarında solculuk veyahut yeni-liberalcilik oynayan kimi tiplerin (ben bunları ve karşıt benzerlerini homo insipiens olarak değerlendirmiştim), meseleyi salt "türbana özgürlük" bağlamında incelemesi de, korkulu bünyeleri rahatsız edebilir. eh sonuç da şudur haliyle: kuyuya atılan taşı hangi sakat zihinlere mal ettiğimiz ortada, peki onun yüzünden birbirine giren taraflardan olan biteni objektif bir şekilde görmelerini beklemek boş mu? artık yazılarda "bu çağda şeriat gelmez ("şeriat" kelimesine şerh düşüyorum) / darbe olmaz" demekten bıkmışken, "okullara ibadethane açılması" gibi bir konuda bu kadar bile yazmış olmak daha da beter benim için.

    ayrıca arada bir yerde "kendi kul olma şerefine eremeyişinin acısını başkalarını engelleyerek hafifletmeye çalışıyorsun." gibi ortaya gitmiş, -sahibine güdümlü- bir ifade var ki, neresinden tutulmaya çalışılsa elden kayar. öyle ya "okullara ibadethane açılması"na karşı olan birine "kul olma şerefine erememiş" suçlamasını yapmak, allah'ın kanıtını kuran'ı kerim'den verilen örneklerle sunmaktan farklı değil (yani allah'ın kanıtlarını kuran'dan verirsin de, karşındaki için bu bir "şeref payesi" olarak görülür mü bilmem!). "şu şu şu şöyledir, zira allah öyle diyor" temellendirmesi, bazı eğitimsiz kafaların sandığı gibi "allah'ın varlığı konusunda şüphe duyanlar" için bir kayba işaret etmez. öyle ya senin için şeref olan, bir diğeri için aşağılanası, pislik bir tutum olabilir. senin için lanet olası bir düşünce, bir başkasının şeref noktası olabilir. ama işte empati yoksunu bu avam kafaların ihtiyacı bana kalırsa mescit değil, farklı alimlerden islam felsefesi dersi almaktır. işte o zaman müslüman olmanın şerefini böyle salak saçma yerlerde değil, bizzat dinin kendisinde bulmaya muktedir olabilirler, ki bunun için de başkalarının üzerinde şeref arama gereğini de duymazlar. aksi durumda böyle şebeklikler, avamın yüzlerce yıl daha kaderi olur durur.

    addendum@: şu aklıma geldi az evvel, söylemeden edemezdim. nedir kardeşim, namaz günlük ihtiyaç mı bir müslüman için? bence kesinlikle öyle, namaz kılmak isteyen bir şekilde yolunu bulur mu? evet bulur, mehmet aydın hocanın bir programda sorduğu gibi "sabah namazını kaçırmana devlet mi sebep oldu?" her bir şeye devleti karıştırmaya gerek yok. ama maalesef devlet benim her şeyime karışıyor, youtube kapanıyor mesela, ardından dailymotion; geçen gördüm geocities'in sayfaları bile kapanmış; devlet, her şeyi istediği gibi kapatırken, okullarda ibadethane açılmasına ön ayak olmak istiyor. devlet bir şeyleri açıp, bir şeyleri kapama yetisini kullanırken neden benim de görüşlerimi almıyor? sonra gidince "neden gitti" olur.
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap