25 entry daha
  • benim için iki koridor vardır: biri büyüyüp serpilene dek, dört kişilik ailemizin sıkıştığı, kirada oturduğumuz taş çatlasa 80 metrekarelik evin (daire denmez, ev denir) ince, hafif uzun yerli yersiz koşuşturmalarıma zemin hazırlayan, bir ucu yatak odasına diğer ucu küçük salona çıkan, hiçbir işe yaramayan, koridor. biri de istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi, ingiliz dili ve edebiyatı bölümününkinin altında, dekanlığın üstünde yer alan klasik filoloji koridoru. bunlardan ilki beni büyüttü annemle birlikte, ikincisi beni -bugün bir kere daha anladım ki- ben etti, salaş mutluluklarıma dair tercihlere zorladı, beni ben ederken, birçok şeyden de men etti.

    tanıdığım tüm koridorlar elbette ki bu ikisinden ibaret değil. ama sadece bu ikisinin uçlarında kılıcımla kalakalmayı marifet biliyordum, biri tahtadan, diğeri kalemdendi.

    "we're not indestructible, baby better get that straight
    i think it's unbelievable how you give into the hands of fate
    some things are worth fighting for some feelings never die
    i'm not askin' for another chance i just wanna know why
    there's no easy way out there's no shortcut
    there's no easy way out givin' in can't be wrong"

    ikisi de okul gibiydi benim için; ilkinden 80 metrekareye sığmayı, ikincisinden 80 metrekareden taşmamayı öğrendim. ikisi de beni tercihlere zorladı; beni ben ederken, birçok şeyden de men etti.

    böyle olmasını ben istedim, kusura bakma. elimde kılıç. bye.
69 entry daha
hesabın var mı? giriş yap