1 entry daha
  • eski evimiz zemin kattaydı. arkasında -bahçe de sayılmaz gerçi ama- ufak bir alan vardı. çok fazla vardı bu arkadaşlardan orada.
    bu arkadaşlar o kadar rahatlardır ki, evi ve bilhassa da bahçeyi kendilerininmiş gibi benimser. senenin herhangi bir günü, herhangi bir saatte mutfak balkonunun camını patileriyle "tıklatmaktan" asla çekinmezler. meali; "ben açım. yimek ver bana" demektir.
    sıkışık bina formasyonlu, dar bir sokaktı bizim orası. bu zavallı hayvancağızlar da, yavrulamak için en uygun ve güvenli yerin bizim bahçe olduğunu düşünüyorlardı sanırsam. bir de beleşten yemek ve su da geliyor ya.. ohhhh..
    gerçi yanyana üç kedi ailesinin doğum yapmasına kadar ilerleyip boka sarmıştı olaylar ama biz mutluyduk yine de. zemin kat dairelerinde sıkça yaşanan bir sorun olan, su giderinden fare, böcük vb haşeratın çıkıp evi istila etmesi gibi olaylar, bu gözüpek, cesur ve karnı aç* miyavgiller sayesinde bizim başımıza pek seyrek geliyordu.
    hatta bir keresinde salonda otururken, koridordan önce ufak bir fare, arkasından da baya besili bir sarman kedi geçtiğine bile şahit olmuşumdur. işte kedi kardeşlerimiz bu kadar ileri götürmüşlerdi olayı. hatta ve hatta bir sabah annemin "pist! çışşarıa! mendebur seni!" sesleriyle uyandım. sonradan annemden aldığım bilgiye göre, arkadaşın biri benim yatağı epeyce yumuşak bulmuş olmalı ki, yanıma kıvrılıvermiş zavallı.
    bu kadar kediyle uğraşmanın sonu da pek iyi olmadı ama. kediler çok oynadığımdan mıdır nedir, onlardan bir illet kaptım ve şu anda dünya üzerindeki hiçbir kediye dokanamıyorum. alerji midir nedir bilmiyorum, acayip bişi.
    ama güzeldir bahçe kedisi ya severiz kendilerini.
    bir de mart ayı yaklaştığında sabahın beşi, gecenin onikisi demeden "mmaaaooouuurrr!" diye çığırtkanlık yapmasalar daha iyi olcak ya, neyse.
hesabın var mı? giriş yap