36902 entry daha
  • dinozor meraklıları size birbirinden nefret eden iki adamın kıyasıya rekabetini ve bugün bilinen çoğu dinozorun ortaya çıkarılış hikayesini anlatayım.

    (bkz: bone wars)
    (bkz: dinosaur rush)

    bunun için ilk önce dinozorların keşfedilişine gitmek lazım. aslında dinozor fosilleri ile ilgili ilk bilgilerimiz antik romaya kadar uzanıyor; ancak o dönemde bulunan fosiller dev insanlara ve mitolojik yaratıklara atfediliyordu. üzerinde çalışmalar yapılacak ilk fosil ise 1600'lerin başında ingiltere'de bulundu ama o da 1800'lerin ilk çeyreğine kadar gün yüzü görmedi.
    2 asır sonra 1820'lerde buckland adında bir profesör bu fosil üzerinde çalışmaya başladı -bulunan sadece çene kemiği bu arada- ve buna sonradan megalosaurus adı verilecekti ki tarihte bilinen ilk dinozor olması ile ünlüdür.
    ancak buckland da üzerinde çalıştığı bu şeyin mitolojik yanını kıramadı.
    belki tarihin cilvesi belki tesadüf tam da o sıralar gideon mantell adında bir jeolog da tesadüfen bulduğu bir fosil üzerinde çalışmalar gerçekleştirmekteydi ve bu fosile ait olan canlıyı ise sonraları dişleri günümüzdeki iguana'yı benzediği için iguanodon olarak tanımlayacağız. birbirinden habersiz üzerine çalışmalar yapılan bu iki dinozordan 15-20 yıl sonra 1840'larda bunların farkına varan richard owen adlı bir paleontolog, biyolog ve zoolog; bu iki tür ve yeni bulunmuş birkaç farklı fosil üzerine yaptığı incelemelerden sonra bu canlıların günümüz hayvanlarından pek de farklı olmadığını ileri sürerek bu fosiller üzerinde yıllardır gölge olan dev, mitolojik varlıklar gibi olguyu yıkarak bu türü modern latincede korkunç-sürüngenler anlamına gelen dino-saurus adı altınla grupladı.
    yalnız şunu anlamak lazım ki bu o dönem için çok yeni ve sıra dışı bir fikir. çünkü g. cuvier'in insanın yaşayan ilk canlı olmadığı ve canlı neslinin tükenebileceği iddiası o dönem bilim camiası için hala çok yeni şeylerdir.
    nitekim richard owen'ın o dönem bu canlılar için düşündüğü modellemeler de komiktir. bugün londra kristal sarayında * bulunan megalosaurusun ilk
    modellemesi şöyle iken, günümüzde bildiğimiz hali bu şekildedir. daha iguanodon'un pençesinin boynuz sanılması gibi yanılgılar var ki geçelim. velhasıl richard owen hazretleri, anti-darwinist olması, dinozorları sürüngen sanması, soğuk kanlı hayvanlar olduğunu düşünmesi, yanlış modellemelere girişmesi gibi pek çok yanılgılarına rağmen dinozorları bir bilinmeyenden çıkarıp bilimin alanı içerisine sokmayı başarmıştır. aferindir.

    şimdi gelelim birbirinden nefret eden iki tutkulu adama. edward cope ve charles marsh.
    dediğim gibi richard owen'ın dinozorları bilimin içine sokmasından sonra bilim dünyasında bu bilinmeyene karşı bir merak uyandı ve bu merakın başını biri okullu* biri alaylı* bu iki tutkulu paleontolog adam çekti.
    aslında bu iki adam 1860'larda dinozor fosili avcılığının başladığı dönemde yakın arkadaştı. birbirleriyle oldukça yardımlaşıyorlardı.
    ancak her şey edward cope'un bir elasmosaurus -bu canlı bugün daha çok bilinen plesiosaur'un akrabasıdır- fosilini bulduğu sırada onu ziyarete gelen marsh'ın fosili görünce cope'u kafayı yanlış yere koymuşsun orası kuyruğu diyerek tüm çevresine rezil etmesi ile bozuldu. bu durum ikili arasında bir tartışmaya sebep oldu. cope yaptığı hatayı sonradan kabul etse de marsh'a karşı yaşadığı rezillikten sonra oldukça bilendi.
    ilgili canlı ve yapılan hata: görsel

    bu durum aralarında doğacak rekabetin ilk kıvılcımıydı ama şunu söylemekte fayda var.
    marsh'ın dayısı amerika'nın en zenginlerinden birisi bu yüzden elinde sınırsız imkanlar var. sonradan kuracağı müzeyi bile dayısı finanse ediyor. dayısı için bkz ve marsh'ın kurduğu bugün dünyanın ünlü müzelerinden biri için: (bkz: peabody museum of natural history)
    cope ise alaylı kendi başına bir adam. bu yüzden belki bana hep daha sempatik gelmiştir.
    doğal olarak bu rekabette marsh hep bir adım önde oldu. cope'un bulduğu pek çok fosil daha o tanımlamaya girişmeden marsh tarafından isimlendirip batıya telgraf ile iletiyordu.

    bugün hala keşfedilen fosillerin %70'nin çıktığı, dinozor koridoru olarak da bilinen kaliforniya, nevada ve oregon'u içeren bölgelerde özellikle dağlık alanlarda marsh ve cope birbiriyle rekabet halinde tüm varlıklarını kullanarak yoğun bir fosil arayışına girdiler. bu düğümü rekabetten düşmanlığa çeviren ise o bölgede görevli bir öğretmenin neredeyse bozulmamış olarak bulduğu bir fosil kalıntısı oldu. işbu öğretmen marsh ve cope'un bölgede araştırma yaptığını bildiğinden her ikisine de yazarak elindeki fosilleri gönderdi. marsh tüm fosilleri istese de fosillerin bir kısmının cope'a gitmesi yüzünden cope ile iletişime geçmek zorunda kaldı ve ondan kendisine gönderilen fosilleri istedi. cope bu duruma yanaşmayınca bu durum aralarında küfürleşmeye varan sonuçlar doğurdu. işte bu düşmanlık bir süre amerikan basınını da meşgul edecek savaşın son adımıydı.
    doğan bu düşmanlık aynı bölgelerde araştırma yapmalarından mütevellit sonu gelmez bir rekabeti ve etiğe uymayan bir sürü eylemi doğurdu. birbirlerine casus göndermeler, el altından rüşvet vermeler, sahadaki adamları ayartmalar. itibar zedeleme çalışmaları gibi alıp başını giden olaylar birbirini izledi. dinozor tanımlamaktan çok birbirlerini yenme üzerine bir dürtüye kapıldılar. öyle ki cope'ın parası yokken bu rekabet uğruna marsh bile parasız kaldı. adamları arasında silahlı çatışmalar yaşanıyor, birbirlerinin bulduğu fosillere tekzip yayınlıyor, birbirlerinin kazı alanlarını belirlemesinler diye sahaları bile dinamitliyorlardı.
    bu rekabet öyle saçma boyutlara vardı ki cope ölmeden önce marsh'tan daha zeki olduğunu kanıtlamak için beyin büyüklüğünün yayınlanmasını istedi. o dönem için büyük beyin daha iyi zeka anlamına geliyordu. ancak marsh bunu kabul etmedi.
    cope ve marsh 1897 ve 1899'da iki yıl ara ile öldüler.
    bu rekabetin sonucunda ortaya çıkan bilgi halkın dinozorlara olan merakını sağladı ve bu merak günümüze kadar ulaşan zincirin ilk halkaları oldu.
    tüm bu savaşın sonunda cope 56, marsh ise 80 dinozor türü keşfetti ki bunlar günümüzde bildiğimiz dinozorların çoğunluğunu oluşturuyor.
    ve bugün hala marsh ve cope tarafından tasniflenmiş ancak henüz açılmamış sandıklar mevcut. hala incelenmeyi bekleyen tonlarca kemik varmış ortada. celal şengör, peabody müzesinde bu sandıkları görmüş onun yalancısıyım.
    ben dayıdan zengin olması ve egosu yüzünden marsh'ı pek sevmem ama hakkını yememek lazım günümüzdeki kuşların dinozorlardan türediği iddiası ilk marsh'a aittir. bugün mezarda haklı çıkmanın gururunu yaşasın.
    bugün günümüzde bilinen marsh tarafından bulunan bazı dinozorlar: triceratops, stegosaurus, allosaurus, hesperornis.
    cope tarafından bulunan bazı dinozorlar: monoclonius, denizlerin hükümranı mosasaurus, dimetrodon, lystrosaurus.

    son olarak görsel soldaki marsh, sağdaki cope.

    https://en.wikipedia.org/wiki/bone_wars
    https://www.thedailybeast.com/…-over-dinosaur-bones
4893 entry daha
hesabın var mı? giriş yap