2 entry daha
  • sığır eksizyonu diye de tanımlanır. esrarengiz şekilde cerrahi kesiler ve bazen de lazerle kesilerek bazı uzuvları ve kanları alınan sığırlar fenomenini ifade eder. ancak bu fenomen sadece sığırlarla sınırlı değil. tüm diğer çiftlik hayvanlarıyla birlikte pet ve yaban hayvanlarını da kapsamaktadır. bu nedenle "animal mutilation" tabiri de kullanılır. tarihte ilk kez 1606 yılında londra, ingiltere'de bir çiftlikte kayıtlara geçmiş. 19. yüzyılda da nadir vakalar var. ama 20. yüzyılda artış gözleniyor. abd'de 1947 yılından bu yana binlerce sığır aynı yöntemle öldürülmüş bulunuyor. aynı şekilde at, domuz, koyun, keçi gibi çiftlik hayvanları dışında kedi, köpek gibi pet hayvanlarla; yaban hayatından pek çok hayvanın sıra dışı şekilde öldürüldüğü esrarengiz olaylar silsilesi ve aslında güncel olarak halen devam etmekte. şu linkteki nisan 2021 tarihli haber, oregon'da 7 sığırın bu şekilde öldürüldüğünden bahsediyor.

    eylül 1967'de colorado'da bir çiftlikte snippy (aka lady) adlı atın bu yöntemle öldürülmesi basında geniş yer alınca, konunun geniş kitleler tarafından bilinmesine neden olmuş. snippy'nin olay yeri incelemesinde geiger sayacıyla çevrede yapılan ölçümlerde radyoaktivite oranının normalin çok üzerinde olduğu belirlenmiş. güney ve kuzey amerika, britanya, avustralya ve yeni zelanda'da pek çok benzer vaka kaydedilmiş. en fazla vaka sayısı abd'de görülmüş. vakalarda yaygın ve spesifik örüntü; dil, gözler, üreme organları, rektum, sindirim organları, kulak, çenenin kayıp olması. bıçak benzeri alet kullanılan hayvanlarda travma bölgesinde az miktarda donmuş kan izlerine rastlanırken, kesim işlemi yapılan hayvanların çoğunda çevrede ve kurbanların üzerinde tek bir damla bile kan olmaması. lakin teknik fark etmeksizin kurbanların vücutlarındaki kanın tamamının drenaj yapıldığının tespit edilmesi olaya çok farklı bir boyut kazandırıyor. sanırım hiç kan rastlanmayan karkaslarda lazerle kesim tekniği uygulanmıştı, çünkü karkaslarda yanık izleri de mevcuttu ve lazer yanıklara neden olmuştu, yani bir nevi dağlama işlevi de görüyordu. çok az vakada az miktarda kan bulguları vardı. kaldı ki 1940'lı yıllarda rapor edilen vakalar mevcut ve o dönemlerde lazer, medikal operasyonlarda kullanılmıyordu. ayrıca hayvanların bu şekilde bulunmadan önce gökyüzünde genellikle turuncu renkte ışıklı, sıra dışı cisimlerin ve kümelenmiş bulutsu sis tabakasının belirdiğine ilişkin tanık ifadeleri raporlanmış. yine karkasın bulunduğu olay yerinde geiger sayacıyla yapılan ölçümlerde radyasyon miktarının normalin çok üzerinde olduğu belirlenmiş.

    1970'lerde özellikle batı ve orta batı eyaletlerinde çok artan fenomeni açıklamak için değişik teoriler üretilmiş. satanik ritüellerde kurban edildiğini öne sürenler dışında yırtıcı hayvanların yaptığını ya da sadist bir katil ya da katillerin işlediği seri cinayetler olduğunu savunanlar da olmuş. vakaların en yoğun görüldüğü 70'li yıllarda on binlerce hayvanın bu şekilde bulunması üzerine, önce amerikan hava kuvvetleri daha sonra fbi olaya dahil olmuş ve kurban ayinleri düzenlediği ileri sürülen tarikatla ilgili soruşturma başlatmış, ancak operasyonları satanistlerin yaptığına dair hiçbir somut delil bulunamamış. aynı şekilde medikal incelemelerde yırtıcı hayvan saldırılarından kaynaklanmadığı belirlenmiş, çünkü çok hassas cerrahi kesiler, çok keskin aletlerle yapılmıştı. sadist katil argümanı en baştan elenir, zira pek çok eyalet ve ülkede aynı örüntüye sahip ve profesyonel, yetkin bir cerrahın gerçekleştirebileceği nitelikte medikal operasyonlar mevcut. vaka bildirimleri sadece abd ile sınırlı değil, güney amerika, kanada, avustralya, britanya'da da kayıtlara geçen ve çözülemeyen pek çok olay var.

    olay yeri incelemelerde hayvanların faille mücadele ettiklerine ilişkin kanıtlar da bulunamamış. yıllar içerisinde vuku bulan binlerce at vakası var, ki atlar çok ürkek hayvanlardır ve kişnerler, saldırıya karşı duyarlıdırlar ve kendilerini savunurlar. sığırlar da kolay teslim olmazlar, inatlaşır ve böğürürler. ama bahis konusu olayların başlaması ve bitmesi sırasında ortama sessizlik hâkim oluyor. ayrıca, sığır ve buzağıların padoklarından ve otladıkları meralardan yüzlerce metre ötede uzuvları ve kanlarının komple alınmış olarak bulunmaları çok enteresan; çünkü binadaki padoklar ve meralar sığır ve buzağıların zıplayıp da aşamayacağı şekilde çitlerle çevriliydi. bir güç; üstelik oldukça üstün bir güç tarafından yukarı çekildikleri tahmin ediliyor. bu kulağa mantıklı geliyor; sonuçta aralarında 800 kilo, hatta yaklaşık 2 ton ağırlığında simental boğalar bile var. bulunduğu noktadan yüzlerce metre ileride örnek uzuvları alınmış olarak bulunmaları kesinlikle paranormal bir durum. bir de karkasların bulunduğu noktada havada yoğun tıbbi koku algılayanlar da olmuş. ayrıca veteriner hekimlerin karkas üzerinde yaptığı nekropsi sırasında bazı karkaslarda anestezik ilaç kalıntılarına rastlanmış, lakin adli patologların yaptığı incelemeler sonucunda cerrahi operasyonların genellikle hayvanların bilinci açıkken yapıldığı tespit edilmiş. dikkate değer bir detay ise yerel polis ve veterin hekimler bozkırlarda bırakılan ölü sığırları incelemek için olay yerine çağrıldıklarında, genellikle sadece hayvanın kanının komple boşaltıldığına değil, aynı zamanda tüm organların muazzam bir cerrahi beceriyle çıkarıldığına dair kanıtlar buldukları bildirilmiş.

    öte yandan bunun doğrudan besi hayvanı sakatlamaları ile ilgili olduğu fikrini yıkan olaylardan biri de şöyle gelişmiş; yeni toplanmış insan kanı taşıyan bir kızılhaç kan nakil aracının sürücüsü ve yanındaki hemşire 5 mart 1967 tarihinde gece geç saatlerde huntington, batı virginia'daki kızıl haç karargâhına giderken garip bir karşılaşma yaşadılar ve anekdotlarını şu şekilde aktardılar:

    " araç sürücüsü ve yanındaki bir hemşire tamamen ıssız bir yolda seyir halindeydi. yakındaki bir tepeden büyük bir parlayan nesnenin kalktığına ve aracın üzerinden geçtiğine tanık oldular. sürücü yan camını indirdi, yukarı baktı ve dehşete düştü...
    kan mobilinin hemen üzerinde uçan bir gemiden onlara doğru gelen bir tür kol veya uzantı görmüştü. hemşire de aracın yan tarafına uzanan başka bir kol gördü. uçan cisim, kıskaç benzeri bir cihazı aracın etrafına sarmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu. soğukkanlılığını koruyan sürücü gaza bastı, umutsuzca o şeyi aşmaya çalıştı. nihayet trafiğin daha yoğun olduğu bir mıntıkaya ulaştıklarında diğer arabaların farları sayesinde kurtulduklarını ifade etmişler. çünkü diğer arabalar yaklaşırken, uçan nesne kollarını geri çekmişti ve hızla uçup kaybolmuştu." (kaynak: stalking the herd: unraveling the cattle mutilation mystery)

    şimdi burada bir parantez açmak istiyorum. tom cruise'un başrolünde oynadığı war of the worlds adlı filmde buna benzer araçlar vardı ve yeryüzündeki canlıların kanlarını alıyorlardı. öyle sanıyorum ki senaryo/hikâye bu vakalardan alınan ilhamla yazılmıştı.

    bu talihsizlik insanların da başına gelmiş. insan sakatlamaların en bilineni 1956'da, bir abd hava kuvvetleri çavuşunun, onu nesnenin içine sürükleyen uçan daire tarafından kaçırılmasına dair hadisedir. new mexico'da hava kuvvetleri üssünde görevli diğer personel binbaşı cunningham olaya birebir tanık oldu. çavuş lovette'in parçalanmış cesedi 3 gün sonra new mexico çölünde bulundu. (bkz: lovette-cunnigham olayı)

    diğer bir insan mutilasyon vakası ise 1988'de brezilya'da vuku bulmuş. bu vaka şu linkte ele alınıyor.
    ---
    gerek pentagon'da gerek yerel ve eyalet polis teşkilatlarında, karkasları sistematik olarak operasyon yapılmış ölü sığırlarlara ilgili çok sayıda saha raporları mevcut.

    5 ekim 1977 tarihinde, sterling, colorado'daki bir ineğin göğsünde açılan 8 inç (20,32 cm) çapında kansız delik: görsel

    5 ocak 2005, sandia, teksas'ta bir boğa göğsünde büyük, kansız bir delik ile ölü ve parçalanmış olarak bulundu. görsel

    boğanın gözleri, dili, birkaç dişi, ön bacak, penis ve skrotum ve rektal bölgesinin de oldukça geniş çapta ve dairesel olarak kesilerek alındığı tespit edildi: görsel tüm bunlara karşın ne karkasta ne de cesedin durduğu yerde tek bir damla kan yoktu.

    bulan kişi; etrafta çok sayıda akbaba olmasına rağmen hiçbirinin ineğe dokunmamasının çok garip olduğunu ifade etmiş. önce yırtıcı hayvan saldırısı ihtimali düşünülse de hayvanların bacaklarının ya da vücutlarının diğer yerlerinde hiç ısırık izi olmadığı için bu teori de baştan elenmiş.

    boğanın bulunduğu noktadan yaklaşık 200 metre uzaklıkta ise aynı durumda bir inek de vardı. ineğin bağırsakları, vajinal ve rektal dokularının tamamı kansız şekilde çıkarılmıştı. operasyon bölgelerinde yüksek ısıya maruz kalıp yanmış, dağlanmış gibi koyu renkli kalıntılar görülüyordu. görsel
    boğanın aksine ineğin göğsünde herhangi bir cerrahi işlem bulgusuna rastlanmadı.

    bir diğer mutilasyon vakasına ait örnek foto

    bu konuda derin araştırmalara girişen medya mensupları, araştırmacı yazarlar olmuş. pek çok araştırmacı bu eylemlerin dünya dışı varlıklarca işlendiği yönünde fikir birliğine varmış. fenomeni; dünya dışı zeki varlıklarla bağdaştıranlar yoğunlukta. ayrıca düşmüş meleklere bağlayan hristiyan çevreler de var. kimi hristiyan teorisyenlere göre dünya dışı biyolojik varlıklara atfen kullanılan "ufo" diye tanımlanan varlıklar aslında düşmüş meleklerdir (bunlara demon da denir).

    konuya ilişkin çok fazla yazılı ve görsel materyal mevcut, ama iç yüzünü aydınlatmaya yönelik somut bir veri bulunmuyor. özellikle hayvanların belirli uzuvlarını ve kanlarını neden aldıkları sorusunun gerçek bir cevabı yok.
hesabın var mı? giriş yap