190 entry daha
  • ben dün bunun aylık 200 adet cümle girme hakkı veren versiyonundan (bakın ortamlarda şaşırarak dinlediğim, okuduğum “eser üretme, çalışma yapma, ürün çıkarma, şaheser yaratma” gibi ifadeler kullanmadım, lütfen bu kadar çabuk havaya girmeyelim) satın aldım; $10 vereyim 1 ay bir öğrenmiş olurum, bu konulara ilgiliyiz teknolojinin çok gerisinde kalmayalım, konuya eleştiri getireceksek de bilerek getirelim dedim ki bu faydalarına bakılacak olursa sözü edilmeyecek bir meblağ. çizmeye, boyamaya olduğu kadar yazmaya, hikayeleştirmeye de meraklı biri olduğum için (bu işlerle 25 senedir bilfiil haşır neşir biri olarak hâlâ 'meraklı olmak' ifadesini kullanıyorum, adam normal cümle girip, picasso tarzı olsun deyip, bilgisayarın becerisini kullanıp 'eser ürettim' diyor yahu? ha, bu işin de “eserleri” olmayacak mı? illa ki olacak. ama önce 40 olmasa da birkaç fırıncık ekmek ye bir zahmet) mevzuya hafif muhafazakar kalan tavrıma rağmen denemek de istedim açıkçası. 20-25 tane dijital çıktı aldım şimdilik. yüklerim bir ara belki buraya.

    şu an sadece “newbies”lerden birinin mesaj çubuğuna “\image prompt” deyip cümlelerimi giriyorum, o da bana 4 versiyon çıkarıyor, programla başka ne yapılabiliyor daha keşfetmem lazım. o nedenle bu deneyimim üzerinden, sonradan güncellemek üzere yorumlar gireceğim.

    öncelikle ilk söyleyebileceğim, ortaya çıkan sonucun elbette girdiğin cümledeki detaylarla ilgisi var ama başarı daha çok yapay zekanın o saniyeki havasına bağlı. bu ne demek? makinanın bir ruh hali mi var? yok abartmayın, o kadar da değil. görsel; şans eseri, o an öyle denk geldiği için, bir şekilde belki yüzbinde 1 olasılıkla* estetik algılarımızın sınırlarına tepeden girebilecek bir renk, kompozisyon ve efekt birleşimi “yaratabildiği” için, -eh elbette yapay zekayı doğru kullanmanın yollarına az buçuk hakim bir organik zekanın da varlığıyla- “çok başarılı” çıkabiliyor. ya da ortalama yahut başarısız çıkabiliyor. yani bir kere kafandakini tam olarak alamamak yani kontrolün yüzde yüz sende olmaması teknolojiyi geleneksel sanat eylemi karşısında baştan bir zorluyor. buradaki psikolojiyi de çözdüm sanıyorum: sen kafandakini bulmaya çalışıyorsun ama yapay zekanın sana verdiğiyle senin de farkında olmadığın bir şekilde “ikna oluyorsun”. “tamam ya bu da güzel, fena değil..” haydi oradan! kandırdı işte seni. kafandaki bu değildi itiraf et. “yooo, daha bile güzelini verdi!” e herhalde verecek!! bilgisayar o. daha güzel olması senin kafandaki olduğu anlamına mı gelir?? işte orda yanılıp havaya giriyor insanlar. aslında sen istediğin şeyi yapmıyorsun, o sana onu yaptığın yanılgısını çok güzel uyandırıyor.

    sanatsal üretim sürecini geleneksel yollarla da uzun yıllar tecrübe etmiş biri olarak, buradaki üretim tecrübesi, kendinle bir şey yapmak keyfinden çıkıp, bir şeye bir şey yaptırmaya çalışmak hırsına dönüşüyor diyebilirim. kafandaki bir görüntüye takılıp onu almak için aynı cümlenin sürekli farklı versiyonlarını kelime, tanım ekle-çıkarları yaparak bilgisayara girip hadi bu sefer ver onu bana! tarzında tansiyonu bambaşka olan bir sürece giriyorsun. bunu herkesin yaptıkları o akışta göz önünde olduğu için, başkalarında gözlemleyerek de anlıyorsun.

    bu mevzularda ben ressamların değil ama (yapay zekanın kanlı canlı tablo verememesi) (gerçi onun da devri geçecek illa, müzelik olacaklar) illüstratörlerin o kadar emeği ne olacak diye bir düşünmedim değil. yani şimdi benim aklımda çocuklar için bir hikaye olsa ve bunun kitabı için bir illüstratör bulmam gerekse, onun yerine 10 dolar verip 30-40 cümle girerek elde ettiğim “muazzam olacaklarına ne şüphe!” görselleri kullanmaktan beni alıkoyan bir hukuksal düzenleme var mı bilmiyorum.

    olayın sadece hukuksal düzlemde değil, estetik ve sanat felsefesi ile ahlak felsefesi düzleminde de ele alınmaya başlamış olması gerek. eğer konu zaten bu düzlemlere taşınmayacaksa onun bir paradigma yıkımı, bir devrim olduğundan söz etmek çocukça olur. çünkü fikirsel olarak hararet uyandırmayan, doğasından bekleneceği üzere tartışmalara açılmayan, üzerine kitaplar yazılmayan şeye “bir devrin sonu” diyemeyiz. “çocuklar da oynuyor işte…” deriz.

    değinmek istediğim diğer önemli bir konu, sanatsal eylem sürecine yabancı olduğu halde sanatın dünyasına bu vesileyle dahil olmuş insanlardaki “el becerim yoksa da artık hayal gücümün ne kadar zengin olduğunu kanıtlayabileceğim bir aracım var” coşkusu. bu coşkuyu anlamakla beraber şunun bilinmesini isterim ki, söz konusu görsel sanatlar olduğu için ordan gideceğim, bir ressamın ortaya koyduğu işin “iyi” olması ressamların hayal güçlerinin çok zengin ya da diğerlerinden daha zengin olmasıyla, zeki olmalarıyla değil, onu ordan dışarıya başarıyla çıkarabilecek yoğun bir istek, eyleme dökme arzusu, yapmak zorunda olma 'çaresizliği', sürekli arka planda daha nasıl gelişirim sorusu, bilgi için sürekli susuz olma, çalışkanlık, sabır, birçok boş eğlenceden feragat etme özverisi, çalışkanlık(!), denemek, yanılmak, yine denemek, üzülünce pes etmemek, değer görmeyince pes etmemek, çalışkanlık(!), elini ustalaştırma disiplini, onu ordan çıkarmak için duyduğu isteğe karşı koyamamak gibi şeyler var. sadece hayal gücünüzün zenginliğiyle övünüp bir makinanın size sunduğu seçeneklerle yetindiğinizde sanatçı olmuyorsunuz. ha, bu sanatçının yerleşik tanımı tabi, bakarsın yeni bir tanım gelir ona, hooop bakıvermişsin sanatçı olmuşsun. kimsenin gecelerce doğru kelimeleri girmek için kendisini geliştirmeye çalışarak güzel çıktılar almaya çalışmasını küçümsemiyorum bu arada. bu da bir emek. ama sanatçılıkta konu sadece zeka, hayal gücü değil. hatta daha ufak bir parçası o. demek istediğim o.

    sanatın tarihine bakıldığında kurulup kurulup devrilen bir dev organizma görüyoruz evet. teknolojinin son 30 yıldaki korkunç (kötü anlamında değil, belirgin anlamında) hızı elbette birçok kabulü, değeri alaşağı etti, ediyor. ahlak değerlerinden tut estetik değerlere, devlet yönetimlerindeki ılımlaşmalardan insanın yeniden tanımlanmasına kadar baştan kurguluyoruz yaşamı. teknoloji özellikle internetle beraber insanın kendi küçük evrenindeki “doğru”nun koca dünya karşısındaki yerini gösterirken, dünyanın “doğru”sunu da senin küçük evrenine taşıyor. e haliyle insan değişiyor. değerlerini yeniden tartışmaya sunuyor. hatta değer'in kendisini bile tartışası geliyor ortalama insanın. (burda hemen nihilizm'e bir göz kırpalım, ya da o mu bize sırıtarak bir göz kırptı nedir?) o nedenle geçin bunları diye bütün bu olup biteni kenara itmek de doğru değil.

    peki sanat baştan tanımlanıyor mu? tüm insanlığın bilgi, üretim birikiminden saniyeler içinde yararlanabilen ve onu verdiğimiz direktifler doğrultusunda sentezleyerek başka bir ürüne dönüştüren bir araç var ortada. daha önce bunu yapan insandı. yani kendi edindiği bilgi, görgü birikiminden yararlanarak aklındakini ürüne dönüştüren bir araç. burdaki araç ifadesinde ilginç bir tını var. sanatçı da doğanın, evrensel aklın, logos'un bir üretim ortaya koymak ve kendisini kavramsal düzlemde de yaşatmak için ihtiyaç duyduğu, kullandığı bir araç mıydı? yani sanatçı bir gücün bilişsel ve ruhsal etkisi altına girerek varlığın, oluşun kendi kendisini sembolik olarak, yani kavram ve bilinç olarak da yaşatma gayesinin bir aracı mıydı? neden olmasın. doğada canlıların yaşamak, varlığını sürdürmek, çeşitlenmek için bir diğerinin varlığına, eylemine muhtaç olduğu gerçeği düşünsel düzlemde de neden geçerli olmasın? mesela şu ilk akla gelen örnek; arılar olmasaydı doğal dengenin dolayısıyla yaşamın kaç günde yok olacağı. bunun gibi fiziksel doğada her canlının varlığı birbirine bağlı. işte yapay zeka da bu sefer bir sanatçının birikimini değil, tüm insanlığın birikimini, bu sefer bir değil milyonlarca insan aracılığı ile, yine tek tek insanı araç edinerek, onu tüm insanlık süzgecinden geçirerek, en nihayetinde ona anlatma, gösterme, kanıtlama derdinde. yine bir kendini anlama serüveni. bu noktada belirtmeden geçemeyeceğim, sanatsal eyleminde evet sadece kendi birikim ve süzgecini kullanabilen sanatçının ruhu/bilinci ile elleri arasında bir başka zeka yani bir yabancı yok. o daha özgür.

    işin bilimkurgu tarafı, yapay zekayı da insan üretti. bu durumda yapay zeka için insanlığın kendisinin ortaya koyduğu “yeni logos” denebilir mi?

    onu da felsefeciler düşünsün.
259 entry daha
hesabın var mı? giriş yap