• ikinci sayısı şaheser sayılabilecek bir başyazıya sahiptir. şöyle ki:

    yol zamanın bir fonksiyonu değildir.
    hız yolun zamana bölünmüş halidir.
    ivme ve sürtünme katsayısı bizi ilgilendirmez.
    yolda olmak bir hıza sahip olmayı gerektirir,
    aksi durumda yol durmaktır.
    durmak sıkıcıdır.
    yolda durmak yolda olmak anlamına gelmez,
    yolda durmak yolda durmak anlamına gelir.
    yolun bittiği yerde durulmaz.
    ya önce durulur ya durulmaz.
    bazen yolun kenarından renksiz duru sular akar.
    o sularda balık da vardır,
    yolun yardığı tepelerin biri yeşil toprak diğeri bej olabilir.
    su aktığı yerin rengine bürünmez.
    ama sana öyle gelebilir.
    ayrıca yol bitmez.
    o labirentin duvarıdır...

    ---

    kaybedenler kulübü sonrası not: sadece 3000 küsür kişinin "orijinal kağıdından" okuma şansına sahip olduğu bu önsözün kitlelere ulaştırılmış olması türlü duygulara gark etti beni. öncelikle... bu önsöz, bu önsözü okuyabilenin ve onu fark edebilenindi. kişiye özel olmasından ileri gelen bir sahiplenme duygusu vardı. artık yok mu? bilmem...vardır belki de. bununla birlikte bu yazıyı ilk okuduğumda zihnimde canlanan imgeleri filmde bire bir görmek... çok duygulandırdı lan beni.

    önsözler candır.

    bu yazı, seneler sonra efsane olduğu anlaşılacak bir neşriyatın mührüdür. gerçekten öyledir. o labirentin duvarıdır.
30 entry daha
hesabın var mı? giriş yap