44 entry daha
  • 1860 yılında rusya'nın güney batısında bir taşra kenti olan taganrog'da doğdu. babası küçük bir bakkal dükkanı işletiyordu. çocukluk ve ergenlik yılları, taşra rusya'sının tekdüze, can sıkıcı ortamında geçti. aile, ekonomik nedenlerle moskova'ya taşındıktan sonra da öğrenimini sürdürmek için bir süre daha taganrog'da yaşamını sürdürdü. lise öğrenimi sonrasında moskova'da tıp öğrenimi gördü. bu arada ailenin geçimine katkıda bulunmak amacıyla mizah dergileri için kısa öyküler, küçük güldürüler yazıyordu. aralarında "memurun ölümü" gibi sonradan çehov klasiği sayılacak öyküsünün de bulunduğu bu ilk ürünler genç yazarın beklemediği biçimde başarı kazandı. oysa anton çehov, tıp fakültesini bitirip hekimliğe başladığı süreçte de, uzunca bir zaman yazarlığını ikincil bir meslek olarak görmüştür.

    oyunlarından önce öyküleriyle ün kazandı. 1887-1890 yıllarında yazdığı dörder perdelik ilk iki oyunundan "ivanov" ilgi uyandırdıysa da "vanya dayı"nın ilk varyantı olan "orman cini"nin böyle bir şansı olmadı. 1895'te "martı" üzerine çalışmaya koyuldu. yaklaşık olarak aynı yıllarda, 1898'de kurulan moskova sanat tiyatrosu'nun kurucuları nemiroviç-dançenko ve stanislavski de tıpkı çehov gibi geleneksel dram sanatı anlayışına karşı çıkıyor, tiyatroda doğallığı, içtenliği, yıldız oyunculuk anlayışına karşı toplu oyunculuk anlayışını savunuyorlardı. o günden bu güne bu efsanevi tiyatronun belleklere kazınmış amblemini de oluşturan "martı"nın moskova sanat tiyatrosu'nca sahnelenmesi ve kazandığı olağanüstü büyük başarı, çehov'un oyun yazarlığında ve rus tiyatrosunda bir dönüm noktasıdır. "martı"yı, her biri günümüzde de dünya tiyatrosunun ölümsüz yapıtları arasında ön sırada yer alan "vanya dayı" (1897), "üç kızkardeş" (1901) ve "vişne bahçesi" (1904) izleyecektir. kısa öykünün ve oyun yazarlığı sanatının büyük ustası, aynı yıl uzun süredir çekmekte olduğu tüberküloz hastalığının tedavisi amacıyla gittiği badenweiler'de yaşamını yitirdi. çehov'un oyunlarında konular, temalar ve tipler, 1880-1900 yılları, yani bir geçiş dönemi rusyası'nın toplumsal çalkantılar ortamıyla birlikte düşünülmelidir. değerlerin, toplumsal ilişkilerin altüst olduğu, toplumsal katmanlar ve kuşaklar arasında uçurumların açıldığı bir dönemdir bu.

    onun oyunlarında bu geçiş dönemi rus toplumunun çeşitli toplumsal çevrelerinden ve farklı kuşaklardan tipler görür ve bunların arasındaki uzlaşmaz çatışkıları, kapatılması olanaksız uzaklıkları izleriz. dramatik kurgunun omurgasını da, o güne kadarki tiyatro anlayışında alışılagelenden farklı olarak, bir öykü (ya da entrika) değil, bu çatışkıların ve uzlaşmazlıkların gerilimi oluşturur.

    anton çehov'un oyunlarında gülünçlük ve hüzün, alay ve sıkıntı, umut ve düş kırıklığı, duygu ve ironi, tıpkı yaşamda olduğu gibi yan yana ve kimi kez aynı cümlenin içinde birliktedir... oyun kahramanlarının repliklerinde yaşam üstüne en çarpıcı bir gözlem ve en duygusal sözlerle en kaba ve basit bir söz ve imaların bir arada bulunması sık rastlanan bir olgudur. her şey çok olağandır. günlük yaşamın ayrıntıları, sıradan bir söz, kaybolan ve sonradan bulunduğunda hiç ilgisiz bir anda sahneye atılıveren bir çift galoş, can alıcı önemde bir şeyler konuşulmaktayken dışarıda tavukların yemlenmesine ilişkin sesler vb... bir anda olay örgüsü içine giriverir... ama çehov'un oyunlarındaki hakikilik duygusunu güçlendiren de, görünüşte oyunun akışında bir işlevi bulunmayan bu küçük olgular, ayrıntılar, günlük yaşam notlarıdır... çünkü vurgulanan şey kişilerden çok, kişiler arasındaki ilişkilerin anlamı; entrika değil olanca ayrıntıları, karşıtlıkları, birbirini tutmazlıkları, hem güldüren hem acı veren yanları, sığlıkları ve derinlikleriyle yaşamın kendisidir...

    fakat sahnede akmakta olanla sahne dışındaki yaşam arasında bir bütünlük oluşturan da, bu yazgı ortaklığı duygusudur...

    ataol behramoğlu
321 entry daha
hesabın var mı? giriş yap