8 entry daha
  • tahsin yücel'in "vatandaş"ı kısa bir öykü olarak yazılıyor ilkin "vatandaşın sesi" adıyla ("uçan daireler", varlık yayınları, 1954). daha sonra, 1964 yılında yazar fıransa'dayken kendisine bir öykü ısmarlandığında "vatandaş" bu kez fıransızca yazılıyor. 1975 yılındaysa bir roman boyutuna ulaşıyor, ki yazar yapıtını roman değil "anlatı" olarak anıyor (bilgi yayınevi). "vatandaş" 1995 yılında son biçimine (biçemine de) kavuşarak bir yıl sonra can yayınları'ndan yeniden basılıyor. uzun bir yazılış süreci olan bu yapıtla ilgili fethi naci "yüzyılın 100 türk romanı"ndaki yazısını şöyle bitirmiş (adam yayınları, 2000; s. 505) :

    //(...) 1975 ve 1996 baskılarının karşılaştırılmasının da göstereceği gibi, her sözcüğü üzerinde kılı kırk yararak çalışılmış, biçimi bakımından da, iletisi bakımından da mükemmel bir anlatı örneği, okuması da, eleştirisi de mutluluk veren bir başyapıt. vatandaş'ın eleştirileri, hepimizi özeleştiriye çağırıyor.//

    kitabın kahramanı vatandaş, toplumla, yöneticilerle, yarı-aydın kişilerle ilgili eleştirilerini, ayakyolu kapılarına yazdığı yazılarla, şiirlerle yapıyor; bir anlamda bu biçimde var oluyor. zamanla, yazdıklarıyla dikkat çekmeye başlıyor ama bir dergide, para karşılığı yazma önerisini tüm anlayışlarına ters düştüğü, olayının özüne aykırılığı nedeniyle geri çeviriyor. kısacası çağımızın kişisi değil, olamıyor vatandaş; olmak da istemiyor. duvar diplerindeki süpürgeliklerden çok da farkları olmayan, yazdıklarıyla bırakın incir çekirdeğini atom çekirdeğini bile dolduramayan günümüzün pek saygıdeğer boyalı köşe yazarları düşünüldüğünde güncelliğinden hiçbir şey yitirmediğini, tersine öneminin daha da arttığını düşünüyorsunuz "vatandaş"ın da, vatandaş gibilerinin de – her okuyuşunuzda.

    *

    beş yıl sonra gelen ekleme : yukarıdaki "pek saygıdeğer boyalı köşe yazarları" sözünü, "yandaş köşe yazıcıları" olarak da alabilirsiniz.
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap