2 entry daha
  • tarih boyunca küçük bir sorun olarak görülse bile aslında tarihsel bir boyut kazanacak kadar büyük sorundur. bütün mesele kadını hakir, zayıf, küçük görmekle ilgili.

    kadının; sanatı, felsefeyi, sistemi hatta dinleri erkeğin eline bırakarak bir köşede kendini bir ödül, bir cennet olarak görmesinden kaynaklanan dünya düzeni akıp geçiyor. ilk kadın, babil'in asma bahçelerinde yıldızlara bakarak aşk yaptığı adamdan, kendini gökdelenlerin en üst katında becermesini dilemeseydi, belki de erkek nesli doğayı sömürmek zorunda kalmayacaktı. çünkü tarihsel sorunların özünde, içgüdüsel olarak kadına sahip olmak arzusu olduğu açıkça görülebilir.

    doğanın tahakküm altına alınarak sömürülmesinden doğan çevresel sorunların özündeki asıl neden, kadının tahakküm altına alınmasından kaynaklanmaz mı?.

    feminist ve ekolojist tavır koyulmadığı sürece insanlık daha bir çok toplumsal ve küresel sorunla boğuşarak kendi kendini yok etmeye devam edecek. ortada bir düşmanlık olduğu ve birinin diğerini kontrol etmeye devam etmesi iki cins arasında toplumsal olarak görülebilen, özel olarak görünmeyen sorunlara yol açmaya devam edecek. bunun sonucu olarak, kadının toplumsal olarak acı çekmesi, erkeğinse bireysel olarak acı çekmesidir. yani her iki cins içinde mutsuzluk söz konusudur.

    ve her iki cins bu sorundan sorumludur.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap