5 entry daha
  • kadıköy'de 5 aydır bir halı yıkama fiyaskosunu çözememiştir. yapılan tek toplantıda ("mahkeme" falan diyorlar çok karizmatik), yanlış kimyasallar kullanarak 5 halının kukusuna çağrı atan yıkamacılar gelmeye tenezzül etmemiş, hazır bulunan mağdur tarafımızın ifadesine başvurulmuş, dilekçede halihazırda yazan şeyler hiç haberleri yokmuş gibi yeniden anlatılmış, sorgu sual geyiği fazla uzayınca şikayetçi taraf olduğumuz kendilerine hatırlatılmış, "bilirkişi" için beklenmeye başlanmıştır. "bilirkişi" neyi bilen kişidir, nasıl biridir, ihtisas alanı yanlış yıkamayla vazelin görmüş büzük kıvamına gelmiş iran halıları mıdır, bunun eğitimini nerede almıştır, saptamalarını nerede nasıl ve ne zaman yapacaktır; son derece merak konusudur. 2010 gibi ikinci toplantıyı yapacaklarını umut ediyoruz.

    ayda 100$'a hiçbir boktan anlamayan azeri kardeşlerimizi koyuyorlar bu yıkamacılara (onlarınki de nasıl bir kaderdir, memlekette ne kadar kaçak azeri varsa bi şey yıkama işinde arkadaş. ilk gelen azeri'ye "ne iş yaparsın?" diye sormuşlar, o da "yıkarım yağlarım, ne iş olursa abi." demiş herhalde. bu şekilde bir meslek edinmişler sanırım. hiç acımıyorum, günahım kadar da sevmiyorum. ırkçılık/faşistlik falan da değil benimki öyle küçük işlerle uğraşamıyorum; ama hem kaçak, hem babasının memleketi gibi rahat rahat dayılanabiliyor, hem "ya sen bi sus arkadaş ya, senin türkçe'nden bi bok anlamıyorum, senin burada olman yasal mı necisin sen?" deyince sopayla kovalamaya kalkıyor, hem piyasanın değerini kırıyor, hem de yurdum insanını işsiz bırakıyor. üzgünüm.), sonra ayıkla pirincin taşını. hayır öpücük verilmiyor neticede bu eşyalara; para veriyoruz. bi 10 sene kadar kullanmak üzere para veriyoruz. piç etmeye kimin hakkı var? yok kimsenin. bunun için tüketici hakem heyetine gidiyoruz, fakat adam hala "şimdi siz halı yıkamacıdan mı şikayetçisiniz, halıyı satandan mı?" diyor.

    sonra memlekette her taraftan mafya fışkırınca şaşırıyoruz; "hep eğütümsüzlükten" falan ağlayıp duruyoruz. zerre alakası yok. çünkü burhan enişte'ye haber verseydim, 2 gün içinde zararımız kapımıza teslim edilir, özür dilenerek ellerimiz öpülürdü. o sopa da bir yerlerde embedded object olarak devam ederdi hayatına. fakat ne oluyor, ilk sperm gibi illa dürüstlük abidesi vatandaşlar olacağımız için, hakem heyetinin testisinin keyfini bekliyoruz. acı ama gerçek, bu ülkede mafya bürokrasiye hızlı bir alternatif. arz talep meselesi. küçük mafyanın yaptığı işleri bi düşünün; %90'ının, kağnıdaki bürokrasinin ve aylarca beklenen hizmetin hızlandırılmışı olduğunu göreceksiniz. yücelttiğim yok fakat legal yolların aksaklığı içler acısı halde. bu çözülmeden mafyanın kökünün kurumasına imkan yok.

    kadıköy belediyesi'nde buraya başvurduğum gün o 4 birbirinden bayık, dilekçeyle ilgileneceğine çok matah bir şeymişim gibi beni kesmekle uğraşan, okuduğunu anlamakta ciddi zorluklar çeken saykedelik kadını görünce anlamıştım zorlu bir süreç olacağını da; işin bu kadar lavmana döneceğini tahmin edememiştim. böyle giderse bir sonraki toplantıda "hulk smash little meeeeeen!" diye bağırıp ellerimi şaplatcam sonic boom ile sivrisinek gibi afallatıcam hepsini. yeşil yeşil beyinlerini ezicem az kaldı gazetelerin üçüncü sayfalarına. "cinnet geçirip yeşile dönen r.h.b. (26), alkış yapıp 5 kişinin beyin vajinacıklaşmasına sebep oldu." gibi bişi görürseniz benim o. ismimim kısaltmasındaki noktaları doldurup "rahibe" esprisi yapmayın o sinirle sizin de beyninizi ezerim.
350 entry daha
hesabın var mı? giriş yap