4 entry daha
  • kardeşi öldürüldüğünde kendisi de hapiste olan aynı ağabeyin (bkz: mehmet ördekçi), hakkında radikal sol grupların yayınlarında yazılanlara 2006 yılında öfkeli bir tepki vermesiyle de hatırlanması gereken "hayata dönüş" katliamı kurbanı:

    murat'ın anısı nekrofillerin* malı değil!

    ceset ticareti anonim zihniyeti'nin çeşitli internet sitelerinde kardeşim mahmut murat ördekçi hakkında yazdıklarını ciddiye almayınız. kötü bir niyetleri yok! insanları ölmeye (ve öldürmeye) davet eden her fanatizmin daha önce bu daveti kabul etmiş ölüleri mitleştirmeye ihtiyacı vardır.

    yedi yıldır cezaevinde olan murat, kitap sayfalarında durduğu gibi durmayan devrim serabının hakikî ve somut duvarına çarpmıştı ve öldüğünde devrimci bile değildi. bunu bile bile, şimdi onun cesedinden psikopat bir heykel yontmaya çalışıyorlar. yıllarca koğuşta "misafir ağırlama sorumlusu" adı altında garsonluk yaptırdıkları kardeşim meğer "büyük komutan murat yoldaş"mış! o kadar "proleter"miş ki bu murat yoldaş, "yol yapım işlerinden şoförlüğe, çelik-pres işçiliğine kadar pek çok işte" çalışmış, bizden gizli! oysa biz benimle birlikte eniştemizin elektrik malzemeleri üreten atölyesinde ve bir de nişantaşı'ndaki motta pastanesi'nde çalıştığını biliyorduk. sonradan içeride başına yönetici olan yiğitler şubede bülbül kesilip adını verdiği için 21'inde kaçak, 22'sinden itibaren mahpustu zaten; 18'ine kadar da öğrenciydi...

    örgüt yöneticilerinden ve kaşar yoldaşlardan tiksindiği, içindeki insan sevgisini ancak hep yeni gelen gençlerle ahbaplık ederek koruyabildiği o koğuşta zaman zaman zihnine üşüşen intihar düşüncesini kovsun diye kaç mektup dolusu dil döktüğümü unuttuğum kardeşim, meğer 7 gün 24 saat devrimi ve partisini düşünen bir otomatmış! ölürken bile yoldaşlarını soruyormuş. oysa bana insandan çok hayvan görebileceği ıssız bir çiftlikte yaşamayı hayal ettiğini yazarken, insan diye koğuşundakilere göndermede bulunuyordu. bana ve anneme yazdığı bütün mektuplar duruyor, gerekirse burada kendi el yazısıyla, fotoğraf formatında yayınlarım.

    murat'ı yaşama bağlayan, ölümünden iki yıl önce, kendi adını taşıyan yeğeninin dünyaya gelmesi oldu. başta annesi ve yeğeni olmak üzere, ailesi dışında kimseyi düşünmezdi. bunu onlar benden daha iyi biliyorlar aslında ama devrim için her şey mübah; adam ölmüş, parlatıp kullanmak lazım! devrimci menkıbe yazarı, fedakâr "muhalif koyunlar" yetiştirmek için yazdığından, murat'ı okuyucuya ideal bir "serdengeçti" olarak gösterme gayretiyle uçtukça uçmuş! bu boku ben yemedim mi zamanında, yedim. bile bile yalan söylemedim, ama bana iki laf söylendiyse ölmüş biri hakkında, kuşku duymadan, sorgulamadan o iki lafı süslü on iki laf yapıp yazdım. şimdi buraya bu notu yazıyor olmam da "insan talihinin zalim imkânları"ndan (tanpınar) olmalı.

    murat'ın devrimci olmadığını vurgulamak, arabesk bir masumiyet propagandası olarak anlaşılabilecek bir şey olduğu gibi, onun katillerinin dört duvar arasındaki silahsız bir insanı tarayarak öldürmeye sanki o insan devrimciyse hakları varmış anlamına gelebileceği için, "politik doğruculuk" açısından, bundan söz etmek istemiyordum. ama normalde benzerlerini anlatılan benim kardeşim olduğu halde -rastladıkça- başlıklarına bakıp okumadan geçtiğim bir yazıyı okuyup kardeşimi orada tanınmaz halde görünce kendimi tutamadım; pişman değilim. murat'ın anısı onların yeni murat'lar tavlayabilmek için tepe tepe kullanabilecekleri "malları" değil!

    blogumda onunla ilgili sayfalar arttıkça, murat'ın bir afiş değil, tıpkı devletin ve devrimcilerin katlettiği diğer on binlerce insan gibi, birilerinin oğlu ve kardeşi, ve de toprak altında yatan genç bir ölü olduğu görülecek. ama önceliğimin oğullarının ölümünden sonra artık çok daha yaşlı insanlar olan annemin ve babamın hoşuna gidecek, onların gözünü dolduracak (gözüne görünecek anlamında) şeylerde olduğunu belirteyim hemen. okuması kıt bu insanlar için murat hakkında yazılan hangi saçmalığın onun hangi mektubuyla ya da görüş yerinde başbaşa kalabildikleri nadir zamanlarda söylediği hangi sözlerle çürütülebildiğinin bir önemi yok. ve ayrıca zaten bu blogun konuları ve hedef kitlesi arasında, 21. yüzyılın sadece asayiş tarihinde sadece kanlı bir dipnot olmaya yazgılı "türkiye devrimci hareketi" de bulunmuyor. polemik meraklıları bu notla yetinip bir daha bu bloga uğramayabilirler...

    *nekrofili, ölü sevicilik demek. ölülere tecavüz eden insan görünümlü yaratıkların sapkınlığı. ama ben erich fromm'un psikiyatrist gözüyle totaliter fanatik ideolojilere bakarken kullandığı anlamıyla kullanıyorum. yazdıklarımdan da görülebileceği gibi, onlar da ölmüşlere başka anlamda bayılıyorlar.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap