3 entry daha
  • narodni divadlo'ya (ulusal tiyatro) bakan duvarında masasındaki hayali kadına şiirler yazan saçları hafif kızıla çalan bir şairin kocaman tablosu vardır..pek çoğu için pek birşey ifade etmez bu resim ne de olsa kafenin sayısız ünlü müdavimi olmuştur ve kuruluşundan bu yana orta avrupa'nın düşün ve sanat hayatının merkezliğini yapmış bir kafedir..ama soğuk buz gibi gümüşi günün sabahlarında yalnız ruhları buluşur şehrin o kafede..o saatlerde turist de yoktur, kızıl saçlı şair de dahil herkes kendi kabuğuna çekilir kimsenin acelesi yok gibidir..o saatte gelenlerin yazılı olmasa da belirli bir yeri vardır garsonlar da dahil bütün yalnız ruhlar buna özenle dikkat eder..birbirleriyle konuşmazlar neredeyse hiç ama biri gelmedi mi garip bir huzursuzlukla nerede acaba diye kesişir gözler..gülümsemenin ardından bilmiyorum ama vardır bir işi denir gözlerle..kimisi yazar birşeyler, kimisi okumaktadır, kimisinin gözleri çoktan nehirle beraber gezmektedir düşünceler içinde..arada bir şairle laflanır ne de olsa aynı hasret içinde aynı sıcaklık arayışındadır o da..arkada kısık sesli piyano birşeyler anlatır..o saatlerde zamanı yoktur kafenin..dışarıdaki soğuktan mıdır bilinmez duruverir..içerideki durgunluk dışarının telaşına yenik düşünceye kadar sürer bu..sonra toparlanıp kalkmanın vakti gelmiş demektir..yalnız ruhlar yerini ikili üçlü gruplara, şen kahkahalara, patlayan flaşlara, masa kapmaca yarışlarına bırakır..bir tek şair aynı yerinde oturur şerefe diyecek, gözlerine bakıp gülümseyecek tanımadığı dostlarını bekleyerek..
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap