7 entry daha
  • her ordu kötü olmasının yanında zaten her zaman asli sebep olarak "kaynak harcamak" için de varolur, ayrıcalıklı sınıf olmak glikoz tüketmeyi daha da zevkli kılıyor. karl polanyi'nin the great transformation'da dile getirdiği ilginç bir "kültürel icat" bulunuyor. 19. yüzyıl medeniyeti büyük devletler arasındaki güç dengesi, liberal devlet, kendi kurallarına göre işleyen piyasa* ve uluslararası altın standardı üzerine kuruludur. birinci dünya savaşına kadar napolyon savaşlarından itibaren büyük çaplı bir savaş olmaz büyük devletler arasında (kırım savaşı gibi sömürgecilikle alakalı savaşları saymazsak, ama bu yüz yılllık dönemde ancak 18 aylık bir süreyi kapsıyor savaş dönemi.) yani ticaretin gelişmesi, burjuva kasasının dolması için büyük devletler arasında barış olmalı (ya da savaşlar çok kısa sürmeli), küçük/lokal devletler de birbirini yemelidir. lakin küçük devletleri savaştırarak da büyük gelirler elde edilemez, neticede burjuvazi silah satmak zorunda. bunun sonucu olarak bir kültürel inşa yardıma yetişir (polanyi'nin tanımlamasıyla "korkunç bir icat") "barış için silahlanma". ne güzel, paradoks gibi görünse de hem ticaretin gelişmesi için büyük devletler arası barış oluyor, hem de bol bol silah satıyorum; marx'ın tanımlamasıyla kapitalizm temelde "fayda" değil "kâr" aradığı için sorun yok. bu (aslında bir işe yaraması, karın doyurması ya da insanlara faydalı olması da beklenmeyen) sistem kurumlar aracılığıyla devam ediyor ("jeopolitik önem"), herkes nemalanıyor ister kışlasında ister kulübünde otursun. kullanmamak üzere ("barış için") satılan silahlar, boş yere harcanan işgücü ve kaynaklar... kar getiren her alana yatırım yapılmalıdır burjuva ideali için. ama gerçekten de bir silah tavanda asılıysa o silah günün birinde mutlaka kullanılıyor, "barış için silahlanma" icadı da olsa netice olarak nur topu gibi iki dünya savaşı elde ediveriyoruz.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap