142 entry daha
  • bilimsel sosyalizm hakkında hiç bir şey bilmeyen ve bilimsel sosyalizme saldırma cüretini kendinde bulan cahil-angut takımının kendisini "hedefe koyarak" "hesaplaşma" çapsızlığına girdiği büyük insan.

    bre angutlar! marks'a saldırmadan önce açın okuyun. "ilim çin'de olsa gidiniz" diyenlerin tavrından öğrenin ve saçmalamayın.

    marks hiç bir zaman kendisini işçilerin peygamberi, eserlerini de allah yapısı olarak görmedi. bunun içindir ki bilimsel sosyalizmi dogmalaştırmaya çalışan fransız "marksistlerine" "bütün bildiğim bir marksist olmadığımdır" diyerek bilimsel sosyalizmin durağan değil yaşayan bir ideoloji olduğunu belirtti.

    5 mart 1852'de weydemeyer'e yazdığı mektupta şöyle diyordu:

    "modern toplumda sınıfların varlığını ve bunlar arasındaki mücadeleyi keşfetmiş olmak şerefi bana ait değildir. burjuva tarihçileri bu sınıf mücadelesinin tarihi gelişmesini, burjuva iktisatçıları da sınıfların iktisadi yapısını benden çok önce açıkladılar. benim yeni olarak yaptığım, sadece şunları ispat etmek olmuştur: 1) sınıfların varlığı, sadece üretimin gelişmesindeki belli tarihi aşamalara bağlıdır. 2) sınıf mücadelesi kaçınılmaz olarak proletarya diktatörlüğüne yol açar. 3) bu diktatörlüğün kendisi, sadece, tüm sınıfların ortadan kaldırılmasına ve sınıfsız topluma geçişi meydana getirir."

    öküz olmayan her insan evladının anlayabileceği sadelikteki bu sözler, katkısını alçakgönüllükle ifade eden bir devrimciye ait.

    marksizmin üç kaynağı vardır. evet, taşlaşmış beyinleriniz bu sözlere şaşıracak belki ama öyle. okuyun! oku!

    "... felsefe tarihi ve toplumsal bilim tarihi bize tam bir açıklıkla gösteriyor ki, marksizmde, dünya uygarlığının gelişme çizgisi dışında doğmuş, dar görüşlü, taşlaşmış bir öğreti olan "sekterizm"e benzer hiçbir şey yoktur.

    tam tersine, marks'ın dehası, tamamen, insanlığın en önde gelen beyinlerinin getirdiği sorulara yanıtlar sağlamış olmasındadır. onun öğretisi, felsefenin, ekonomi politiğin ve sosyalizmin en büyük temsilcilerinin öğretilerinin, doğrudan ve dolaysız bir devamı olarak doğmuştur.

    marksist öğreti güçlüdür, çünkü doğrudur. kapsamlı ve uyumludur ve insana kör inancın, gericiliğin ve burjuva baskısını savunmanın hiç bir biçimiyle bağdaşmayan, eksiksiz bir dünya görüşü sağlar. alman felsefesi, ingiliz ekonomi politiği ve fransız sosyalizminin temsil ettiği, insanlığın 19. yüzyılda yarattığı en iyi ürünlerin, meşru mirasçısıdır.

    işte, kısaca özetleyeceğimiz, marksizmin üç kaynağı ve aynı zamanda üç öğesi bunlardır."

    (v.i. lenin, marksizmin üç kaynağı ve üç öğesi, marks, engels, marksizm, sol yayınları, ikinci baskı, s. 78)

    demek ki marksizm gökten zembille inmemiş ve demek ki marks, kendinden önceki bilgi ve bilim mirasından yararlandığı için "hırsız" olmuyormuş.

    mülkiyetçi burjuva kafa, herkesi kendi gibi zannediyor.

    bu mülkiyetçi kafanın çapsız çömezleri de, marks'a ve marksizme saldırarak kendilerini ağababalarına ispat etme çabasına giriyorlar.

    marks'ı ekmek elden su gölden yaşayan bir asalak olarak göstermeye çalışanlar, emekçi halkın bu büyük öncüsünün, yaşamındaki maddi sıkıntıları bir reklam aracı olarak kullanmadığını ve onun yoldaşlarının da kullanmayacağını bilirler. ama şuna yanıt vermek gereklidir: marks maddi yaşamın bütün nimetlerini elinin tersiyle itmiş, alman burjuvazisinin "almanya'ya dön" çağrılarına karşılık kendisine sağlayacağı olanakları reddetmiş, emekçi halkın kaderini paylaşmıştır. yol arkadaşı engels de onun çalışmalarını rahat yapabilmesi için maddi olarak desteklemiştir. bu utanılacak bir durum değildir. ve bir liberal çömez çıkıp da marks'ı "hem işçi diyorsun hem de fabrikada çalışmıyorsun" gibi saçmalıklarla suçlayamaz. marks dünyayı değiştirme eylemine girdiği ve bu eylemde öncü konumlarda yer aldığı içindir ki işçi sınıfının aydınıdır. bu anlamda bir işçiden belki daha fazla işçi sınıfına aittir.

    ha bir de marks, hafta sonlarını işçilerle değil çocuklarıyla geçirir ve onlara hikayeler, masallar anlatırdı.
1358 entry daha
hesabın var mı? giriş yap