41 entry daha
  • kesinlikle doğru bir harekettir. konuşmayınca çoğunlukla moraller bozulmaz, dudaklar büzülmez, benizler solmaz.

    her hafta iş ve eş durumu nedeniyle ankara-istanbul arasında seyahat etmek* zorunda olan biri olarak aslında bir çok defa yanımda oturan kişiyle konuşmamanın doğru olduğunu tecrübe etmiş bulunmaktayım. lakin olacaklardan kaçılamıyor kimi zaman.

    bu güne kadar yaklaşık 2 saat boyunca "yıldırım ile şimşek arasındaki farkı" anlatan 85 yaşında bir amcaya ve "abisi burak sana emanet" diyerek 8 yaşında 5 dişi olan çocuğunu bana emanet eden bir babaya toslayan ben, bu defa çok sert bir kayaya çarpmış durumdayım. paylaşmadan edemeyeceğim tutmayın beni.

    sakin bir öğleden sonra istanbula hareket etmekte olan otobüste yerimi almıştım ki tam o sırada gayet olağan bir şekilde 25-26 yaşlarında bir arkadaş yanımdaki koltuğa oturuverdi. hiç problem çıkarma potansiyeli hissetmedim kendisinde son derece aklı başında, mülayim ve zararsız birine benziyordu.

    sırt çantasını ayaklarının altına alması ile otobüs terminalden hareket etmeye başladı. işte o sırada yol arkadaşımda anlam veremediğim türden kıpırdanmalar gözlemledim. öncelikle çantasından bir kitap çıkartıp okumaya başladı. kitabın adını göremedim ama ingilizce ve matematiksel teoremler içeren bir kitaptı. yarım saat kadar okuduktan sonra çantasından bir tomar teksir kağıdı çıkartıp 8 cm lik bir kurşun kalem ile bazı problemler çözdü üç katlı integraller gördüm kağıtta ve tedirginliğim de üç kat arttı nerdeyse. ben ise gayet sakin malak gibi ayağımı uzatmış kulaklığımda çalan müzikle de çok alakasız bir durum içinde yanımdaki kişiye odaklandım. bir kaç dakika sonra diz üstü bilgisayarını çıkararak hayatımda zerre aşina olmadığım garip bir oyuna sardı ve onadan sonra da satranç konulu eski bir öykü kitabını okumaya başladı. nihayet mola yerine geldik.

    mola dönüşünde karşılıklı ikramlar ve bir kaç sohbet başlatıcı o vahim tetikleme anından sonrası ise şöyle gelişti; kendisine ne öğrenimi gördüğünü sorduğumda "matematik" diye cevap verdi gülümseyerek. 2 yıl matematik bölümünde okuyup ardından mühendislik fakültesini bitiren ve halen master tezi hazırlayan bir mühendis olarak, yanımdaki yol arkadaşıma "hangi üniversite peki" diyerek sordum ve cambridge cevabını almamla bir şekle girdim.

    "şimdilerde doktora tezimi yazıyorum" konum kuantum bilmem ne* dedi ve stephen hawking'in tez danışmanı olduğunu, karşılıklı olarak projeyi yürüttüklerini ifade etti. bu kadar zaman içerisinde doktorasını da tamamlamak üzere olan bir dahi adayı ile yan yana oturduğumu anlamak konusunda gecikmedim (hiç değilse) sohbetin ilerleyen aşamalarında profosör hawking ile bazı diyaloglarını anlattı. watson crick in dna yı keşfettiği yerdeki* olağan kantin anlayışından, atlas deneyinden, ünlü matematikçilerin hiç bilinmeyen yönlerinden, üniversitenin eğitim sisteminden, eğitim gördüğü alan ve kendisini yetiştirme şeklinden bahsederken etkilenmedim desem yalanın alası olur kesinlikle. birazda bu konulara olan zaafımdan kaynaklandığının farkındayım ama yine de kapıcı bebesi gibi hissetim yanında kendimi. moralim bozuldu, yüzüm aslıdı, yalan söyleyemem çok kıskandım. kendim ile ilgili konuşmak isteyebileceğim bir konu bulamadım, kafamda oluşan soru cümlelerini bile derlerken yüzüm gözüm birbirine karıştı. "ne işe düştük lan" dedim kendi kendime.

    keşke yanıma van damme, brad pitt ya da tiger woods otursaydı dedim kendi kendime. en azından bu kadar kötü hissetmezdim kendimi. bir iki geyik yapar "yeter bir huzur ver uyucam" der susardım. şimdi anlıyorum çocuklarım okusun büyük adam olsun diye patinaj çeken aileleri. şimdi anlıyorum keşke üniversiteyi ben de okusaydım diyen arkadaşlarımı, şimdi anlıyorum çok bir şey sanıp da aslında bir sik olmadığımı.

    ulan tek isteğim gideceğim yere sağ salim ve ilave olarak moral bozukluğuna uğramadan ulaşmak. erkek-bayan yanı, ayak kokusu, zayıf-şişman vs derken çok eksikmiş gibi bir de bu kriter çıktı başımıza. böyle bir insanla tanışmak güzeldi mutlaka ama moralim bozuldu yinede. meğerse kıskancın tekiymişim aslında. iyi de bunu otobüs yolculuğum sırasında yanımda oturan kişiyle konuşurken başımı taşa vurmuş gibi anlamasam daha iyi olacaktı.
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap