6 entry daha
  • projeye başladığımdan beri sık sık birileriyle görüşüyordum ki artık sıra ona gelmişti. işe başlayalı uzun zaman olmasına rağmen bir kere bile konuşmamıştık. ama sonunda onun masasında yan yana çalışıyorduk işte. işyerindeki tüm erkeklerin gözünün onda olması benim de onu arzulamama yetiyordu. yürürken kimsenin yüzüne bakmazdı. sıkı yuvarlak kalçaları, siyah kıvırcık saçlarının bukle bukle önüne düştüğü dolgun göğüsleri vardı. buğday rengi canlı teni ise ona apayrı bir seksapel katıyordu. ama şimdi dip dibe aynı masada çalışıyorduk ve sıyrılan mini eteğinin hiç saklamadığı bacakları tüm dikkatimi dağıtıyordu. o klavye kullanırken yanlışını düzeltmek istediğimde elimi tuttuğu an gözlerimizin birbirine kilitlendiğini sadece biz değil tüm çevredekiler gördü adeta. elleri sıcacıktı, ikimiz de heyecanlanmış bir sonraki hamlenin ne olabileceğini anlamaya çalışır gibi donup kalmıştık. o dakika tüm vücudunun nasıl olabileceği geçti aklımdan birden. adeta onu ellerimle soymuş ve büyük bir hayranlıkla izlemeye koyulmuştum ki elini zarifçe geri çekti. kalemi tekrar elime alıp yazmaya başladığımda el yazımın bile değiştiğini fark ettim. çünkü o eller hemen yanı başındaki o diri bacaklara dokunmak istiyordu. daha fazla konuşamayan dudaklarım o cömertçe taşıdığı dekolteden içeri girmek için sabırsızlanıyordu. o an çay servisi için gelen ve benimkini sehpaya koymak isteyen çaycıya burada içeyim dedim. çünkü yerimden kalkamazdım, dışarıdan bakıldığında görünümümde pek de insan içinde normal karşılanmayacak bir değişim olmuştu. eğer zamanı durdurabilsem ona oracıkta sahip olurdum diye geçirdim içimden. ya da zamana yaymalıydım amacımı. elimdeki kağıtlara “telefonun ne?” diye yazdım, o da numarasını. yan masadaki sevimsiz kadının yerinden kalkmasını da fırsat bilerek sağ elimi gezdirmeye başladım bacaklarında ve yukarılara doğru kaydırıyordum, tam o saklı sıcaklığı hissetmiştim ki ustam girdi içeri.

    “bre gafil, uyan o gaflet uykusundan” dedi. “çok çok uzak bir galakside uzun zaman sonra yaşayacak elin insan kaynakları uzmanı kadınıyla ilgili fantazya kurmaya utanmıyon mu keraneci” dedi. “nasıl bir hayal dünyan var anlamıyorum ki fabrika gibi üretiyor maşallah” diye devam etti, “sana güç bile bir şey yapamaz” diye de baskıladı durdu. o an utanmasam da ustamın gelişini sezemediğim ve düşlerim yarım kaldığı için hayıflandım. işte o an benim dark side’a bir adım daha yaklaştığım an oldu.

    hayır hacı, kamışa su yürüyeli yıllar olmuş, hep tozun toprağın içinde lightsaber sallamışız, ne bir hatun yüzü görmüşüm ne bir şey. hep elizabeth hep eleanor. “yürü tatooine’e gidiyoruz” dedi sonra, “hutt’lar sorun çıkarmış, çözmemiz lazım”. tamam amına koyim geliyorum diyecek oldum tuttum kendimi. “hoop cazibe hanım” dedi, “ışın kılıcını da al istersen”. sonra da numarasını yaptı tabii, “this weapon is your life”. yes master dedim. içimden de ilerde o ışın kılıcını götüne sokacakmışım gibi geliyor bana ama du bakalım dedim düştüm peşine.
66 entry daha
hesabın var mı? giriş yap