6 entry daha
  • notalara döküldüğünde değer kazanması temelde iyi gibi görünse de aslında üzücüdür. free jazz adı üzerinde bağımsızdır. mutlak gösterimi olmak zorunda değildir, tercihsel belirteçlere ihtiyaç duymaz, kural tanımaması için bütün kuralları ezbere bilmesi gerekmez. bu bağlamda içinde "caz" olması bunu ilk kez adlandıran ornette coleman'ın söylemi dışında pek de önemli değildir. aslolan müzik kavramını kişinin içselleştirmeden yansıtması, bununla yaşamasıdır.

    coleman iki yıl önce pulitzer aldığında çoğu cazcı köpürmüş, "kafasına göre sallayan adam nasıl bu ödülü kazanıyor?" benzeri yorumlar ortaya atmıştı. fakat haklı olmadıklarını kendileri de biliyorlardı. çünkü ornette coleman için müzik hiçbir zaman tanımsal olmadı, (her ne kadar bu işi ustalıkla yaptıysa da) notalara dökülmek zorunda değildi. 1958'de, henüz yirmisindeki charlie haden'a "çalarken bana takılmayı bırak, artık kendini yönetmelisin!" dediğinde, don cherry hakkında "uyuşturucu kullandığında bizden kopup bir süre sonra kendini tekrar bularak çaldığımız parçaya dönmesi kadar hoşuma giden bir şey yok."* sözlerini sarf ettiğinde o bile günümüzde bambaşka bir yol yarattığının farkında değildi. gel gelelim dönemin modal/cool bir yana avant-garde cazcıları tarafından da kabul edilmedi coleman. ancak bu konuda akademik çalışmaları olan bir caz müzisyeni altmışların sonunda free jazz'i ipten alıp yola devam etmesi gerektiğini bilecekti: anthony braxton.

    braxton 1968'de for alto'yu kaydettiğinde delmark records'un sahibi bob koester tüm zamanların en az satacak caz kaydını hazırladıklarını söylüyor, braxton'ın improvizasyonunu ne kadar takdir ederse etsin müzisyenliğinin döneme göre değerli olmadığını, zamanının ötesinde olduğunu düşünüyordu. ancak braxton bir üniversiteye* kapağı atıp kısa sürede üstün başarı gösterip profesörlük ve ardından dekanlık unvanlarını elde ettiğinde yaptığı saçmalık(!) aynı kitlelerce övülmekten bitirilemiyordu. altmışlarda braxton'ın bu ilkeli çıkışı seksenlerde evan parker ve lester bowie üzerinde etkili olacaktı.

    free jazz aslında cazın bir alt türü değil, uzaklarda bir yerde kendi köşesinde sessiz sakin ilerleyen bir yoldur. bu vakur ve yüce yoldan ilerlemenin verdiği haz sözcüklerle ifade edilemez.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap