5 entry daha
  • adliye önündeyiz, sabıkasızlar sıcaktan bunalmış, dört yanımızı mahkeme duvarı suratlılar çevirmiş, binanın dibinde ayakları uzatıp penguen okuyoruz, aralıklarla gülüyoruz. sonra uzunca bir sırada o güldüğümüz adamları bekliyoruz, biz çocuk gibi tutturmuşuz, hatta yanımızda gerçek bir çocuk var, o bizim için altı saat ayakta bekliyor, her yerde kitaplar var. sonra alex'in golü, ercan yirmi defa sayıyor, başka goller var, arkadan testerenin finali çalıyor, orada estetik var, evet o toplu koşturmacada estetik bir şeyler yakalıyor, eserini hayranlıkla izliyorum. sonra yine vurucu tim toplanmış, elimizde kol var, hangi çokgen ne işe yarıyor karıştırıyorum, o ise elin çinlisiyle bile maradona tadı yakalıyor, ne de olsa maradona'nın maradona olduğu zamanı iyi biliyor, kamerun defansı caniggia'yı sahadan silmek istiyor, franco çek bir letonya, şeker gibi kura, dünya kupası bu boru değil, ondan dinlemesi bir başka oluyor. sonra devrik otobüslere binmiyoruz, boyuna yürüyoruz, yürürken boyuna konuşuyoruz, o sohbetlerde çocukluğumuz var, çıkılamayan yolculuklar var, hep bir proje var, o sohbetlerde hayat içindekilerle birlikte o candan erçetin klibi gibi arkamızdan geliyor, yalnız yollarda o var, yollarda yalnız o var, var olan yollardayız, o yollarda yalnızlar. sonra grafik seçmeden önce temiz birkaç saniye düşünüyor. sonra bir çikolata yaprağına bakakalıyoruz. sonra askerden dönmüşüz, noktalama işaretlerinin amına koyuyoruz. sonra yeni insanlar, o hep var. sonra ben büyüğüm ben, yaşar usta, claire'in dudakları, hoşçakal fiko, kelso, icabında bi gecede harcadığımız para. sonra soğuk kalenin nöbetçileri, köylü rehber, harabelerde trojan var, seninle birlikte seyahat etmek çok keyifli be arkadaş, dahası bilkent otobüsünün mucizevi rötarı, akademi çevresinde astronomik bir türbe: ethem dede, fatih'in evinde everything is something happened. sonra soyut resim kulübü, vitamin benzeri şarkılar: a tribute to sinan yılmaz, rekor sayıda taam mı, fabrikas atölyes and şantiyes, solaris2yle gerdeğe girilmez, demek ki konuşarak da yüz alınabiliyormuş, bu kadar kişiyle matematik dersi olmaaaz, zeyno'nun yılaaaaaan diye bağıran erkek kardeşini hatırlamak. sonra ele güne karşı zıplamak. sonra ince bir espriyi yalnızca o anlıyor. sonra birlikte bir şeyleri başarmak, haaaleluyah. sonra metroda ayrılıyoruz, durağa dönmeden bir an bakıyorum. evine doğru tıngır mıngır giden kişi benim dostumdur ve çok kral delikanlıdır. yürümeye devam ediyoruz. hep yürüyoruz..
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap