10 entry daha
  • demir parmaklık. derin parlaklık. revnaklı bir karanlık.
    "bir zerre demekse şu semâvâta göre arz
    nisbetle beşer, etmelidir kendini yok farz"

    evet, yerküre koca evren nazarı itibara alındığında bir zerreden ibaretse, bir mahpusun (hem kişi hem de yer olarak) yok hükmünde olduğunu ileri sürmek kadar normal ne olabilir? kürk mantolu madonna adlı romanın başkişisi raif efendi'nin belki en etkileyici yanı; kar yağmur dinlemeden akşamları kendini sokağa vurmasıydı. belki onun bu kaçışı illî (sebebe bağlı) idi fakat okuyucu buna sebepten mücerret bir mana da atfetmiş, insanın dilediğinde başını alıp kendini özgürce yollara vurmasındaki tadı yakalamıştı romanın satır aralarında. işte insanın en temel hürriyeti olan başını alıp gitme (her şeyden kaçmak değil kasıt, dilediğinde hareket etme) hürriyetinin elinden alındığı söz konusu durumu bir nevi yarı ölülük saymak mümkün müdür? koma veya uyku haline yarı ölülük benzetmesi yapılabilir ancak mahpusa böyle bir benzetme pek uygun düşmez. o, yoksunluğun acısını herdaim bütün şiddetiyle duymaktadır. zincirle bir yere bağlanan ya da kapısının bir daha ne zaman açılacağı kestirilmeyen bir ahıra kapatılan bir hayvandan daha rezil bir durumdadır. çünkü insandır; çünkü iradesi ve kendini kendi eden bir yaşanmışlığı/yaşamışlığı vardır.

    hugo'nun bir idam mahkumunun son günü ve camus'nün yabancı adlı eserlerinde de işlenmiş olan idama mahkumiyet ve kişinin sonunu bildiği son saatlerindeki yaşantısında durumun acaba daha belirgin ve rahatlık verici mi yoksa ölüm kavramının mahpusun muhayyilesindeki yeri dolayısıyla olağandan daha belirsiz ve rahatsız edici mi olduğu da çözümü öznel bir sorun olarak boylu boyunca duruyor karşımızda...
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap