8 entry daha
  • godard aslında şakacı bir adam. ama iş politikaya geldiğinde şakacılığından eser kalmaz; bunu saklamaz, bilakis incelikten yoksun bir şekilde direkt konuşur; diyaloglar aforizmalara dönüşebilir, hatta gerektiğinde metin devreye girer, kitaplardan alıntılar yapılır vs. dönemi için oldukça cesur, yıkıcı görülebilecekse de godard filmlerini bugün izlediğimizde politik içerikleri (ya da geniş yelpazedeki enteleküel referansları) çok etkileyici gelmeyebiliyor. ama bu filmleri hala unutulmaz kılan bir şeyi varsa o da godard'ın oyunbaz sinema dilidir.

    masculin feminin bu anlamda en keyifli godard filmlerinden biri olabilir. uzun planlar, dolap kapağından görünmeyen yüzler, duyulmayan diyaloglar; homofobik paul'ün, lezbiyen ilişkisini fark edemediği sevgilisi, farklı kadrajlar ve muhteşem sonunu geçtim (sonda bence paul kendi kendine düşmüyor, diğer ikili tarafından işlenmiş bir cinayete kurban gidiyor; bunun üzerine sondaki feminin-fin kelime oyununu düşünün) filmin bir sorgulama filmi olarak tasarlanması bile oldukça heyecan verici. bu en net sorgulanan ve meta olarak tanıtılan güzel bir kadın sahnesinde görülürken onun haricinde neredeyse tüm ikili diyaloglarda godard'ın görsel tercihleriyle vurgulanıyor; bu diyaloglarda kamera her zaman soru sorulanı gösteriyor. bir nevi godard'ın ileriki yıllarda daha açık yaptığı olay, burada en incelikli haliyle karşımıza çıkıyor. bu tercihlerle yakaladığı dökümanter, hem de cinema verite olayına fazlaca girmeden yakaladığı, stil, sonrasındaki dziga vertov grubu'nu da düşünürsek godard'ın kariyerinin ileriki dönemi için bir ipucu oluyor, ayrıca masculin feminin'i de (cinsel özgürlük, coca cola) döneminin en iyi filmlerinden biri yapıyor.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap