46 entry daha
  • kendi hikayem;

    (ön edit: allah'ın belası bu ülkeden kurtuldum sonunda. eşimle birlikte kanada'da yaşamaya başladık. 37 yaşında tekrar koleje döndüm. 37 yıl bu berbat yerde koca bir depresyonda geçirdiğimi farkettim.)

    üniversiteden mezun olunur. amaç insan kaynakları'nda ilerlemektir. tabi işsizlik korkusuyla bütün bilinen kurumsal firmaların bütün giriş seviyesi pozisyonlarına başvurulur.

    - çok iyi bir şirkette merkez binada pazarlama departmanında dandik bir pozisyonda (asistan, yardımcı, ofis elemanı gibi sıfatlarla) işe başlarsınız. sorun şudur ki duygusal yapınız, bırak pazarlama departmanında çalışmayı, sizin dışınızda gelişen etik olmayan aksiyonları bile kaldırmıyordur. kıssadan hisse iş size uygun değildir.

    sonuç: ilk önce dengeniz bozulur. anti depresanlarla idare edersiniz 1-2 ay. sonra iş bile aramadan, krizin ortasında ağlayarak istifa edersiniz. (ciddiyim, salak da diyebilirsiniz tabi)

    - girdiğiniz bunalımdan çıkmak için, ben istediğimi yapacağım diye tutturursunuz. bulursunuz da o işi fakat bu sefer şirketin kurumsal olması gerektiğini unutmuşsunuz. antalya'daki en iyi şirketlerden birinin kurumsal olmayacağı aklınızın ucuna gelmez. kalkıp antalya'da yeni bir hayat kurarsınız. işiniz inanılmaz iyidir. ortamın tadından yenmez (ruslarla beraber çalışmak, insan kaynakları, antalya'da yaşamak). fakat bu sefer de salla başı al maaşı yaptığınızı anlarsınız. bayramlarda bile işe gidersiniz ama bütün gün ya müzik dinlersiniz ya film izlersiniz, otomatiğe bağlarsınız ve sizden istenen işlerin/raporların/analizlerin pek (aslında hiç) kullanılmadığını anlarsınız, patronun görünmesiyle insanların titremeye başlamasına anlam veremezsiz. paranızı elden verirler, şirket 3 kuruş vergi kaçırmanın hesabını yapar. sokarım böyle işe dersiniz. fakat bu sefer akıllanmışsınızdır. iş bulmadan, bu işi bırakmak yok.

    sonuç: bir fırsatla istanbul'a geri dönersiniz. işi de yapmayı öğrendiniz.

    - biraz da şansla doğru bir şirkette, doğru bir pozisyonda, doğru maaşla çalışmaya başlarsınız. iş hayatı depresyonundan da sonunda kurtulmuşsunuzdur.

    edit: sevdiğiniz işten kovulursunuz, yüksek lisansa başlayıp öğrenci olursunuz!!!

    züdüt: yüksek lisans'a devam ederken iyi bir şirkete girdiğinizi zannedersiniz. 1 sene çalışıp, allah sizin belanızı versin deyip istifa edersiniz. sonra aynı o şirket gibi iyi bir şirkete daha girdiğinizi zannedersiniz. o daha da kötü çıkar. ondan da 1 sene çalışıp ayrılırsınız. antalya yollarına tekrar düşersiniz.

    (bkz: biri beni durdursun)

    oha ironiye bak...

    durun lan editi: olm valla bak bu sefer son... en sonunda aha istediğin işi buldun dersiniz. hem de antalya'ya gitmeden. yöneticiniz de sizden sadece 3 yaş büyük, öyle süper bir parça olmasa da ortalamanın üstünde güzel bir hatundur. size hayatı ve şirketi dar eder. stresten hastanelik eder. o da yetmez hastanede yatarken de hayatı dar etmeye çalışır. hastaneden çıkılır çıkılmaz istifa edilir.

    5 yılda 5. iş (arada atıldığım işi saymıyorum). tam skerim böyle kurumsalını da, şirketini de, domates satarım kendi işimi yaparım kafasındayken, durup dururken size bir iş teklifi gelir.

    şu an haftada 2 gün şirkete gidiyorum. geliş gidiş saatlerime bakan yok. uzaktan bağlanıp evden çalışıyorum çoğu zaman. ve hayatımda ilk defa 1 seneyi aşkın süredir aynı şirketteyim. ve istifa etmeyi henüz aklıma bile getirmedim...

    zübük: oha amk. 10 yıl olmuş insan kaynaklarında. 6. işinizde artık yöneticisinizdir ama ne eski fiziksel sağlığınız yerindedir ne akıl sağlığınız. zaten şeker hastasısınız, böbrekler iflas etmiş, böbrek nakil ameliyatı olmuşsunuz. koy götüne gitsin. 2019 emekliliğim geliyor lan :).

    ahahahahah edit (valla bak bu son): 2009'da bu entry'i girerken bu satırları yazacağım hiç aklıma gelmezdi. 10 küsür yıldan sonra mesleği bıraktım. müzik yapımcısı oldum lan. şirketim var. çatır çatır millete albüm yapıyorum, klip çekiyorum, yayınlıyorum. 35'mde yolumu buldum lan sonunda!!!

    bak, yeminne bu son edit: böbrek nakil ameliyatı olduğum için, engelli olarak 37 yaşımda erkenden emekli oldum. emekli maaşı da alıyorum lan... lol

    artık pes edit: tekrar okumaya başladım. kanada'da durham college da music business management diploma programındayım. okuldan mezun olmanın depresyon olmadığının, türkiye'nin koskoca bir depresyon olduğunun farkına vardım.

    bu entry'i ilk yazdığımda sene 2009'du. üniversiteden mezun olalı 1 sene olmuştu. dile kolay bunun üstüne 10 senelik bir ik kariyerimi müdür olarak tamamlayarak bitirdim. öncelikle oğuzhan ve betül (siz kendinizi biliyorsunuz) götünüze girsin. adını hatırlayamadığım senden bir bok olmaz diyen 3. bir kadın daha var. ama adını hatırlamıyorum. hadi sen de eksik kalma, senin de götüne girsin. şu an kariyerinde ne yapıyorsun diye soranlar oluyor, über eats kardeşim. günde ortalama 120 dolar kazanıyorum. (hala kolej bitmedi). koskoca ik departmanını yönetirken kazandığımdan daha fazla para giriyor cebime. ondan sonra, asıl işimi, müzik yapımcılığını bana öğreten sevgili arkadaşım. öğrettiğin çoğu şey, yapılması gerekenin tam tersiymiş. 1 yılda kendi yapım şirketimi (10+ sanatçı ve 40 küsür şarkı) ayda sırf streamden temiz 250 dolar yapar hale getirdim. hem de gelirin yarısını sanatçılara veriyorum. kanada'ya gelip burayı gördükten sonra maalesef türkiye'den ve türk insanından iyice nefret eder oldum. bir insan kendi kanından, kendi vatanından nasıl nefret eder? ülkeyi bu duruma getiren herkesin belasını bulmasını diliyorum.

    vasiyetimdir: ben öldüğümde lütfen bu entry'e kendisi vefat etmiştir diye not düşülsün.
146 entry daha
hesabın var mı? giriş yap