3 entry daha
  • anneden ziyade babanın teşrifinin daha çok utandırdığı yakalanmadır. gerçekte bir "yakalanma" olmasa da insana o hissiyatı verir. bilgisayarı kapatarak, kanal değiştirerek, ortamdan kaçarak, yarılan yerin içine girerek ..vs hiçbirşekilde içinde bulunduğunuz durumdan kurtulamamışsanız yüzünüz önce harita şeklini alır, daha sonra da bozulan sinirler eşliğinde gülmeye başlarsınız.

    kronik uykusuzluğumun başgösterdiği bir dönem, bütün ev halkı yattıktan sonra, sabahın körü çizgifilm seyretmeye kalkan çocuklar gibi elimde yastık battaniye ile salona gelir televizyon seyrderdim sabaha kadar. gece o saatte televizyonda seyredecek fazla birşey olmaz. o zamanlar beni eğlendirmesi için seçtiğim yegane program gerçek kesitidi. başlangıçta gerçekten işe yarıyor, uykumu getiriyordu. ancak bir süre sonra uyuyamadığım saatler artış gösterdi . zaten gerçek kesit'in izlemediğim bölümü de kalmadı.. ne kadar süre sonra hatırlamıyorum kendimi digiturk-dizi kanallarında yayınlanan bütün dizileri takip ederken buldum. sex and the city ile başlayan gece mesaim news radio, everybody loves raymond (bunu asla sevmedim ama hep izledim), taxi, scrubs, er ve şimdi hatırlayamadığım 2-3 diziyle devam ederdi. bu diziler turunu tamamladıktan sonra başa döner aynı sıralamayla normal yayın akışı başlayana kadar tekrar ederlerdi. bu dizilerin içinde konumuz itibariyle en tehlikeli olanı sex and the city haliyle.

    o dönem öğrendiğim tek şey, ebeveynlerimin böbrek fonksiyonlarının tam otomatik, sistematik, psychedelic... çalışma hızıdır. yahu iki insan bir gecede onar kere tuvalete kalkabilir mi yahu? sırf gece beni kontrol edebilmek maksadıyla gündüz galon galon su mu içiyorlardı anlamadım gitti! herneyse..

    bir sabah 05:00 civarı sex and the city'nin bilmem kaçıncı tekrarını seyrediyorum. bana doğru yaklaşan yere önce topuklarıyla bastığı belli olan, aralıklı bir ayak sesi.. babam!

    - sen hala oturuyor musun?
    - evet.
    - uykum kaçtı ben de oturucam.
    - e iyi babam.
    - ama önce bir tuvalete gideyim.
    - tabiki.
    - konusu ne bunun?
    - şimdi bu pörtlek gözlü sarışın yazar, şu sivrisinek kılıklı avukat, şu taş olan menajer gibi bişi, diğeri de duygusal..
    - ee olay ne?
    - işte bunlar new york'ta yaşıyorlar..
    - ee
    - (yakaladıklarını da affetmiyorlar.) şey..eeesi öyle işte ..aman bi numarası yok zaten, ben de uykum gelsin diye seyrediyorum.
    - .....

    yok. samantha'yı gören baba amacından uzaklaşlıp tuvalete bile gitmedi. dizinin takipçileri bilirler belki, bölüm olarak samantha'nın gittikleri restaurattaki david beckham çakması garson ile teşrik-i mesaisi anlatılmakta. kanal değiştirme çabalarım da sonuç vermeyince, oturduk başladık seyretmeye. o sırada samantha kızımız garsonu eve atmayı başarmış. ben olacakları kestiremediğimden elime aldığı bir gazeteyi karıştırmaya başladım. ara ara da bir babamı bir televizyonu kesiyorum ki, durum nedir ölçebileyim.
    durum özetle şu:
    1. babam normal normal oturuyor, samantha ve david evin içindeler,bir hareketlenme söz konusu
    2. babam gözlüklerini takmış, televizyona bakamıyorum ama samanthanın çığlıkları geliyor.
    3. babam gergin bir ifadeyle bana bakıyor, samantha ve david yatağın üstüne bir de sandalye koymuşlar bu sefer ikisi de çığlık çığlığa

    - sen sabaha kadar oturup bunları mı seyrediyorsun?
    - (sinirler bozulur, zaten artık yapacak birşey de yoktur, gülmeye başlanır) yahu ben demiştim sana şurda mis gibi hulki cevizoğlu var onu izleyelim diye hehehe (samantha hala çığlık atmaktadır)
    - cık cık cık!
    - .....
    - her gece var mı bu?
    - evet.
    - cıkcıkcık
    - neyse ben yatayım iyi geceler. sen oturuyor musun?
    - evet şu cevizkabuğuna bakıcam.
    - hımmm tabi tabi...yalnız birazdan annemin tuvalet mesaisi başlar hatırlatayım ehehe. hadi iyi geceler.

    baba kanalı değiştirmez, ama sesini kısar. bir süre sonra benimle beraber bütün dizileri seyreder hale gelir..
24 entry daha
hesabın var mı? giriş yap