4 entry daha
  • kadın ne kadar fransız olursa olsun, adam rus olduktan sonra o aşktan volkanlar fışkırmaz gibi bir ana fikri bana öğreten film. coco chanel'i canlandırmak için bence anna mouglalis'den daha iyi bir seçim olamazdı ancak sevgili igor'un donuk bakışları, beni kızılmeydan'ın -35'lerinde çırılçıplak hissettirdi.

    ortada bir tutku var çok belli ama nedense seyrederken tırnaklarımı yiyemiyorum. çok daha büyük harflerle ifade edilen bir aşk bekledim ki bu beklentiyi kendi kendime oluşturmadım; tamamen filmin infosunu okuduktan sonra varolan bir şey.

    her dönem filmi gibi, içinden cımbızla çekilen ve sadece seyirciyi vurmayı amaçlayan tek bir olay üstüne dakikalar oturtulmuş. halbuki igor'dan sonra coco'nun oluşturduğu sevgili portföyünün de hatrını saymamak ayıp olur. buna mukabil şüphesiz ki filmin en etkileyici sahnesi, katia*'nın coco'ya yazdığı mektubu, coco'nun okuduğu an. bana kalırsa cannes film festivalinde sadece bu sahnenin izlenmesi bile filmle ilgili tatmini sağlamıştır.

    piyanoda birlikte çaldıkları besteyi sevmekle birlikte, bir daha hayatım boyunca igor gibi bir adam siluetini görmek istediğimi sanmıyorum.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap