2 entry daha
  • zamanında ilginç tanımlamalar yapmış üyeleri bulunan topluluktur.

    ‘‘almanlar arsızca işgal etti vatanı. bunlar türkiye'yi soyuyor. bunu resmi zehir hafiye uğur mumcu bile görememişti. çünkü gözlükleri yetersizdi.’’.(1)

    "aynı liberaller, yine aynı yayınlarında, alman vakıflarının türkiye’deki çalışmalarına karşı savaşım veren necip hablemitoğlu için, öldürülmeden önce “hapıyemişoğlu” diye yazdılar."(2)

    ___
    (1)
    07.01.2003
    emin çölaşan
    ayıptan da öte

    sevgili okuyucularım, dün mahkemeden bir tebligat geldi. liberal düşünce topluluğu isimli bir kuruluş beni mahkemeye vermiş. burada 26 aralık 2001 günü yayınlanan yazım için 15 milyar lira tazminat istiyorlar.

    ayrıca aynı gün haber türk televizyonuna çıkmışım, orada deniz arman'la söyleşi yapmışım. o söyleşi için de haber türk ve benden 15 milyar istiyorlar.

    etti 30 milyar!

    peki ben dava konusu olan 26 aralık 2001 tarihli yazımda ne yazmışım?

    liberal düşünce topluluğu isimli bir kuruluşa hem amerika'dan, hem de ab'den büyük miktarda paralar geldiğini belgelemişim. o günün değerleriyle belgelediğim para miktarı şöyle:

    amerika'dan 49 bin 779 dolar.

    ab'den 590 bin euro.

    bu paralar niçin onlara veriliyor? hangi amaçla harcanıyor? bilinmiyor. ancak bu kuruluşun bir internet sitesi var. orada yurtsever insanlar aşağılanıyor, alay ediliyor. türkiye ve atatürk'le dalga geçmek için türkiye'den ‘‘atatürkiye’’ diye söz ediliyor. yazımda bu internet sitesinden örnekler veriyorum.

    ***

    geçtiğimiz günlerde öldürülen necip hablemitoğlu için bakın neler yazmışlar:

    ‘‘necip hablemitoğlu alman vakıfları ve bergama dosyası isimli bir kitap yazmış. atatürkiye'deki alman vakıflarının alman ajanı olduğunu söylüyor. hapıyemişoğlu (rahmetli necip'in soyadı ile böyle alay ediyor) ajan tespit ve keşfini eksik bırakmış. her yer alman ajanı dolu. sokağa çıkmaktan korkar olduk. laik cumhuriyeti korumak uğruna 35 laik çocuk daha yapacak bilgileri aktaralım.

    yurttaşlarım, az zamanda almanlar bu cennet yurdumuzu işgal altına aldılar. almanların yüce türk milletine ettiğini hiç kimse etmemiştir. velakin bu almanlar çok sinsidir. bunu görüntülemek özel yetenek işidir...’’

    sonra rahmetli uğur mumcu ile alay ediyorlar:

    ‘‘almanlar arsızca işgal etti vatanı. bunlar türkiye'yi soyuyor. bunu resmi zehir hafiye uğur mumcu bile görememişti. çünkü gözlükleri yetersizdi.’’.

    sevgili okuyucularım, ab türkiye'de işte bunlara oluk gibi para akıtıyor ve bunlar da aldıkları para karşılığında bu yayınları yapıyordu.

    rahmetli necip hablemitoğlu'nun avukatı hüseyin buzoğlu, bunlar aleyhine tazminat davası açtı. o dava sürüyor.

    ***

    şimdi işin acı tarafına bakalım:

    bunların küçültmeye kalkıştığı, soyadıyla bile ‘‘hapıyemişoğlu’’ diye alay ettiği necip hablemitoğlu 18 aralık 2002 günü ankara'da ne yazık ki öldürüldü.

    ab parasıyla böyle işler yapan adamlar acaba bu cinayete üzüldü mü?

    şimdi olayı izleyelim:

    1- benim dava ettikleri yazım 26 aralık 2001 günü çıkıyor. tam bir yıl bekleyip dava açıyorlar! neden bu kadar uzun süre bekliyorlar?

    2- necip hablemitoğlu ne yazık ki 18 aralık 2002 günü cinayete kurban gidiyor. cinayetten sonra 5 gün geçiyor ve bunların raşit sarıkaya isimli avukatı mahkemeye dava dilekçesini 23 aralık 2002 günü veriyor.

    böyle yapmakla neyi amaçlıyorlar? bunlar birer rastlantı mı?

    ***

    benim yazılarımdan sonra liberal düşünce topluluğu isimli internet sitesini -kendileri- kapamak zorunda kaldı. öyle bir site artık yok!

    necip hablemitoğlu yurtsever bir insandı. bunlar gibi ab'den ve başka yerlerden para almıyordu. türkiye'de çalışan bazı alman vakıflarının ülke zararına işler yaptığını belgelemiş, dgm'de dava açılmasını sağlamıştı.

    ab ve almanya ise necip'in karşısına liberal düşünce topluluğu gibi kuruluşları çıkarıyor, onlara bol bol euro veriyor ve yurt çıkarları için binbir tehlikeye göğüs geren insanlara bu hakaretlerin yağmasını ellerini ovuşturarak izliyordu...

    ve alay ettikleri, aşağılamaya kalkıştıkları uğur mumcu gibi, necip hablemitoğlu da günün birinde öldürülüyordu.

    ilginç rastlantılar, çok ilginç! belki cinayeti araştıran makamlara biraz olsun ışık tutar.

    (2)
    olacak gibi değil; cumhuriyetin ilanından sonra doğmuşlar, atatürk yaşarken ilkokula ve ortaokula gitmişler. bağımsızlık ve egemenliğin coşkusuyla geçmiş gençlik yılları. egemenliğin abd’ye teslim edildiğini ayrımsamışlar. ağırlarına gitmiş bu durum ve içlerine düşen ateş onları yakmaya başlamış.
    cia ve yerli ortakları bakmışlar ki, pabuç pahalı, o subayları tasfiyeye karar vermişler. ihtilal kışkırtıcılığına girişmişler ve subaylar sözüm ona gizlice örgütlenmeye başlamışlar. akıllarında bir “kemalist” bağımsızlık devrimi olan subayların ihtilal komitelerinin içine sızmışlar, başlarına orgenerali getirmişler…
    o sıra var olan hükümetin başı süleyman demirel de kalkmış, ağır sanayi kurmak üzere sscb ile uzun vadeli anlaşmalar yapmış. seydişehir alüminyum, iskenderun demir çelik, aliağa rafinerisi gibi temel girdilerin sanayisini kurmak, abd güdümünden, denetiminden uzaklaşmak, birazcık bağımsız olmak, demek!
    işte ondan sonra sokaklar karışmış. bağımsızlık isteyenler “komünist” olarak ilan edilmiş ve öteki gençler de “milliyetçilik- mukaddesatçılık” diyerekten onların üstüne salınmış. öldürmeler, cia elemanları denetiminde operasyonlar… bağımsızlık isteyenler arasında, giderek silahlı devrim fikri uyanmış ve eylemler… hiç olacak iş mi? zaten de olmamış!
    ordu komutanlarının yönetiminde bir darbe yapıldı. demirel de, amerika’ya karşın, ağır sanayi anlaşması yapmanın ne demek olduğunu gördü. (demirel, kargaşa yaratanların, kendisini düşürenlerin, solcular değil de, amerikan güdümlüler olduğunu uzun yıllar anlayamadığı gibi, gençlerin idam kararları oylanırken, öne doğru fırlayarak “kabul!” diye bağırmıştı.)
    komutanlar ayrıca, soluklarını bile dinledikleri, mustafa kemal’in genç cumhuriyet subaylarını “ihtilalcilik” suçlamasıyla birkaç günde tasfiye etmişlerdi. (mahir kaynak gibi, içeriye sızıp konuşmaları kaydeden görevlileri de anımsamalıyız.)
    komutanların ihtilal komitesi, ülkeyi yönetmeye başlamış! ankara’nın birçok fakültesinde olduğu gibi, siyasal bilgiler’de de, bazı profesörler, prof. mümtaz soysal’ı ihbar etmişler. onların ihbarındaki suçlamaları bir başka sbf profesörü onaylayan ifadeler vermiş. (uğur mumcu, amerika küsmesin, um:ag vakfı y.,1997,s.317; yeni ortam, 30 aralık 1974.)
    kimmiş o profesör?
    profesör aydın yalçın’la birlikte çıkardıkları forum / yeni forum’da cia istasyon şefi henze’ye yazılar yazdıran, 12 eylül darbesinden sonra abd senatosuna dek gidip darbeyi savunan ifadeler veren… abd hazinesinden, örümcek ağı’nın merkez örgütü olan ned aracılığıyla dolar alıp liberaller yetiştiren ve liberal düşünce derneği’ni kuranlardan osman okyar!
    *
    “resmi zehir hafiye” ve “hapıyemişoğlu”
    12 eylül darbesinden sonra yine sbf’deyiz. yıl 1985… öğrenciler yemekhanede uzun kuyruklar oluştuğunu, derslere geç kaldıklarını belirten dilekçe vermişler. bu girişimi “tahrik unsuru bulunan, önceden organize edilmiş bir hareket” olarak niteleyen zamanın fakülte dekanı, yerinden hoplamış ve durumu emniyete bildirmiş. emniyet de darbecilerin sıkıyönetim komutanlığına. komutan ihbarı dikkate almamış. dekan dilekçe verenleri disipline vermiş.
    gerisini uğur mumcu, soruşturmacıların raporundan aktarıyor ve yorumluyor:
    “... olay bu haliyle, üniversite öğrenci disiplin yönetmeliğinin 3. maddesinin (b/a) bendinde yer alan, “üniver¬site¬nin sükûn ve huzurunu bozacak nitelikte” bir hareket nitelenmemekle beraber, yemekhane hizmetine ilişkin olarak ortaya çıkan bu girişimin, ilerde başka herhangi bir hizmetteki aksaklık ve imkânların sınırlılığından kaynaklanan bir eksiklikler ileri sürülerek tekrarlanması halinde değişik boyutlar kazanarak üniversite içindeki sükûn ve huzuru bozacak bir harekete dönüşmesi tehlikesi görülüyor ise... dilekçe veren öğrencilere, üniversite disiplin yönetmeliğinin 3. maddesinin (b/a) ben¬dindeki fiil için öngörülen asgari cezanın bir hafifi olan “uyarma” verilebileceği düşünülmektedir...
    yani suç yok; bu tamam, öğrenciler, disiplin yönetmeliğinin ilgili maddesini çiğnememişler. bu da belli, “eee” diyeceksiniz. yarın öbür gün bir başka öğrenci de çıkar, herhangi bir aksaklık nedeniyle dilekçe verirse diye suç işlememiş öğrencileri cezalandırmayı düşünüyorlar. yarın öbür gün fakültede hangi öğrenci, hangi aksaklık için ne gibi bir dilekçe verecek, belli değildir. bu “meçhul öğrenci” adına, suç işlemediği rapor ile saptanan öğrenciler cezalandırılacaklardır.” (uğur mumcu, sahte atatürkçülük, um:ag vakfı y.,1997, s.124; cumhuriyet, 14 eylül 1985)
    bunları okuyunca “olmuş böyle şeyler ne yapalım!” demenizin bir yararı yok. işlenmemiş suça ceza biçen bu kurulun üyeleri arasındaki kişi, yukarıda sözünü ettiğimiz aydın yalçın’ın ekibindendir.
    aynı kişi, abd’ye gidip liberal şebekeden aldığı “derin katkıyla” türkiye’ye döndükten sonra, 12 mart darbe-tasfiye günlerinin ihbar destekleyicisi osman okyar ile birlikte liberal düşünce derneği’ni kurdu. ve derneğin yayınlarında aynen şu satırlar yer aldı:
    “bunu resmi zehir hafiye uğur mumcu bile görememişti. çünkü gözlükleri yetersizdi.’’
    kuyruk acıları hala inletiyor, olmalı.
    aynı liberaller, yine aynı yayınlarında, alman vakıflarının türkiye’deki çalışmalarına karşı savaşım veren necip hablemitoğlu için, öldürülmeden önce “hapıyemişoğlu” diye yazdılar. bu da olağan, çünkü liberal profesör, alman vakıflarından parasal destek almış olan türk demokrasi vakfı’nda müdür yardımcılığı yapmış!
    ancak, liberalliği özgürlük diye anlayarak, bu adamların ardına düşen gençler, liberal profesörlerin geçmişini ve bu tür davranışları anglo-amerikan liberallerinin kibarlığı olarak kabul ediyorlarsa, diyecek bir şey yok!
    mustafa yıldırım -26 kasım 2006
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap