2 entry daha
  • "tarih:15 mart 2010

    yer: istanbul barosu

    orhan apaydın salonu

    istanbul- tünel

    saat: 12 30

    taslak metin:
    a bölümü: bir süredir yamalı bohça gibi düşüncelerimiz; eğer düşünmeyi göndemimizden henüz çıkarmadıksa, birbirimize ve kendimize neler olup bitiyor diye sormadan edemiyoruz.

    herkesin yakındığı karmaşa aslında netliğin tanımı oluyor.

    bunu her gün yeniden kavramak durumunda kalıyoruz.

    her gün unutuyoruz.
    tarihimizde hiç bir dönem kendini bu kadar meydanda gizleyerek ben burdayım diye bağırmadı.

    iktidarın hırsına ve acemiciliğine bu nedenle çok şey borçluyuz. asıl açılımları kendilerini tanıtış biçimleridir; yetmişlerden bu yana sola nefes aldırmayan derin devletin yeni yüzünü kendi yüzlerinde açığa çıkartıyorlar. şimdi bütün mesele saklambaç oyununu tersine çeviren, gizlenerek burdayım diyen ebeyi, kafa karışıklığından derhal kurtularak sobeleyebilmekte…
    anamalcı düzenin sobelemece oyunudur oynanan.

    duyabilene; burdayım ve hele bir görün, yakarım diyor saklandığı yerden.
    halk mahkemeleri kavramının dayatılmasına bu yüzden ihtiyacımız var.

    b bölümü:

    faydası şudur:hapishanelerde kim kimi neden tutuyor, kitlelerce de görülmüştür artık.

    bu türden davaları ancak halk mahkemeleri karara bağlayabilir..

    o halde, hasta ya da değil; bütün siyasi mahkumlar dışarıda olmalı…

    davalarının dışarıda yeniden görülmesinde sonsuz toplumsal yarar var…

    hasta ya da değil, bütün siyasi mahkumlar, halkların sorunlarını halklarla birlikte halk mahkemelerinde tartışmak üzere toplum içindeki özlenen yerlerini almalılar.
    c bölümü:

    hasta ya değil; umud yağmurlarının yağdırıcısı ozan ümit ilter de derhal salıverilmelidir.

    iktidarın olmayabilir ama bizlerin onun hapishanelerde ürettiği dizelerine ihtiyacımız sürüyor.
    umud yağmurlarının yağdırıcısı ümit ilter;

    “ey güzel anadolum asırlar var ki
    sana deli gömleği giydirir gibi
    amerikan bezinden, avrupa basmasından
    muasır medeniyet denilen kefeni biçiyorlar.,”

    diyor.

    onun dizelerinin toplumu şaşkınlıktan kurtaran iyileştirici niteleği göz ardı edilemez.

    “ çocukların üşümesine,

    çocukların açlığına

    çocukların mutsuzluğuna

    çocukların ölümüne

    çocukların bilgisizliğine izin verenler

    insan değil, bireydirler

    halk değil, bireydirler

    adam değil, bireydirler

    bitmeyen bir düşme halindeler

    ki dipsizlik daimi düşkünlüktür

    ve yüzlerinde muhteris bir ihanetle

    el pençe divandırlar hükümranların eteğinde...”

    diyor.

    d bölümü: bu kadar ağır tahrike dayanan bir toprak, duymadım hiç! ne güzel insanımız var.

    sakarya direniş alanı’ndaki adıyaman çadırına, davamızı, kürdün inadı, türkün sabrı, lazın çoşkusu ile kazanacağız yazmışlardı; bu yazıyı seslendiriş biçimleri ise şöyleydi: açılım burada iktidar nerde?

    dün görmüşsünüzsünüzdür, tekel işçileri, samsun’da, bir bakan rahatça kurdele kessin diye “ iş ekmek yoksa barış da yok!” savsözleriyle birlikte alandan polisçe itelendiler.
    ne güzel bir toprakmış bu, ne güzel insanlarımız var. ne güzel söylüyorlar.

    o halde, hasta ya da değil, hapishanelerdeki siyasi tutsaklarla dışarıda buluşup ülkeye ve insanına layık olduğu yaşam biçimine kavuşturma zamanı.
    hasta ya da değil, politik davaların tüm tutsaklarının özgürlüğüne ülkeye rahat bir nefes aldırmak için de ihtiyacımız var.

    ümit ilter’in bir dizesinde vurguladığı gibi, “doların adaleti” bizi ülkece düze çıkaramaz.

    bizim yol haritamız iktidarınkinden farklı, ümit ilter; “hayatın arası” olmadığını biliyor, çiğnenen ya da çiğneyen olmamak için önerisi şu;

    eğer yeryüzünde anlamlı ve güzel bir şey aranacaksa, işte en anmalısı, isyan
    eğer yeryüzünde uğruna her fedakarlığın yıpalacağı bir ideal aranıyorsa, işte en sade olanı: emperyalizmin, baskının, sömürünün olmadığı bir dünya!

    kendi adıma söyleyeceklerimdi.

    sanatın adına da söyledim.

    özetle bu kadar! "

    bilgesu erenus
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap