27 entry daha
  • samatya'nın bahsettiği ya da bahsetmeye çalıştığı şeyi ben de düşündüm bugün. radikal'de canan arıtman'ın "kaçak ermeniler'i gönderelim" önerisiyle ilgili haberini görünce, bunun yerinde bir kısasa kısas olup olmadığını düşündüm. az evvel google'layınca yine chp'li elekdağ'ın da böyle bir öneri de bulunduğunu gördüm: http://www.yenisafak.com.tr/…/?t=15.11.2006&i=15027 başbakan da bu konuda chp'lilerle üç aşağı beş yukarı aynı mantalitede olduğuna göre, türkiye'de yasamanın büyük bölümü gibi (mhp'den farklı bir görüş beklemiyorum) yürütmenin de bir avuç (gerçi pek bir avuç gibi de görünmüyorlar ama olsun) ermeniyi geri yollama tehdidiyle yurtdışında ermeni tezlerine sarılan grupları ve ülkeleri sarsabileceğini düşünmüş olmasını makul karşılayamıyorum. nedenini aşağıda anlatayım.

    açıkçası ben burada insanî gözlüğümü takmak zorundayım. bu adamlar gelmiş buraya ekmek peşine, eğer gerçekten buna ihtiyaçları varsa ve kurtuluşlarını burada görüyorlarsa (görmüşlerse) onları bundan mahrum etmenin eski dramları (belki haklı belki haksız bir şekilde, fark etmez) reddederken yeni dramlar doğurma anlamına gelebileceğini de bilmek gerekir. kaldı ki, her ne kadar bir ölçüt değilse de, bir yapımda bu ermeni göçmen-işçilerin tamamına yakınının bırakın türkiye'yi ermeni soykırımıyla suçlamayı, olan bitenden bile haberdar olmadığı anlatılıyordu. bazı sorunları çözmek için uzun uzun düşünmeye gerek yoktur, türkiye cumhuriyeti bu insanlara ekmek kapısı olmuşsa, ki burada zor şartlarda barındıklarına göre olmuş, o halde onlar üzerinden bir tehdit mekanizması oluşturmaktansa yine onlar üzerinden bir hoşgörü mesajı verebilir. ama türkiye cumhuriyeti bu insanlara aş iş vermeyi kesip, bir şekilde onları geri gönderme kozu olarak kullanırsa, haklı olduğu davayı bile vicdanlar önünde kaybeder. ha uluslararası ilişkilerde vicdanın yeri nedir, onu da tartışmaya açabiliriz ama madem ki bir paradigma değişikliğine gidildi ve bu bölgede komşularıyla kavgalıdan ziyade, barışık bir ülke imajı çiziliyor, birçok ülkeyle sınırlar kalkıyor; o hâlde bir avuç insanın ekmeğiyle de, sırf ermeniler diye oynamamak gerekir.

    başbakan benim dilimi anlamayabilir, fehmi koru'nun ağzıyla konuşayım belki anlar. obama gibi geldin, bush gibi gitmek üzeresin demiyorum sana başbakan; ariel şeron gibi gitmek üzeresin dikkat et.

    tabi ki bu noktada hümanist gözlüğü çıkarıp yasal çerçeveli gözlüğü takmak da mümkün. bu insanların çoğu kaçaksa, geri gönderilmeleri makul görülebilir. biri çıkıp rahatlıkla diyebilir ki, "ne yani kardeşim türkiye cumhuriyeti kaçakları, vergi ödemeyen tipleri barındırmak zorunda mı?" tamam doğru bir soru, ancak başbakan belli bir göçmen kitlenin varlığından haberdarsa ve bu insanların başta vergi olmak üzere her türlü yükümlülükten muaf bir şekilde çalıştığını biliyorsa, yani türkiye cumhuriyeti bu insanlara bugüne kadar bir şekilde (bu "bir şekilde"nin açılımı "büyük ölçekte"dir) göz yummuşsa, neden şimdi geri gönderilsinler? eğer bu kaçakların yeri yurdu, çalıştıkları mekan belliyse ve türkiye cumhuriyeti onlara iş ve aş vermeye devam etmişse, tam bu notkada "hayır kardeşim ben yasalarımı uygulayacağım ve onları memleketlerine kovalayacağım" diyecekse, o vakit bunun adı yasal çerçevede bile yasaları uygulamak olmaz. ne olur biliyor musunuz, "ben yasaları işime geldiği zaman işime geldiği gibi uygularım" olur ve bunun da altında hiçbir insan duyuşu yatmaz. aç insanların üzerinden bu şekilde bir siyaset yürütülmesi kimseye yakışmaz.

    zaten tarih önündeki dramlar bu gibi, yasaları menfaate göre yontma telâşlarından doğuyor. yukarıda "bazı sorunları çözmek için uzun uzun düşünmeye gerek yok" dememin nedeni buydu. insan gözlüğünüzü takın, arkanıza da yastığınızı alın ve manzarayı seyredin. kafileler halinde insanlar erivan'a dönüyorlar, birkaç gün sonra başka "gizli" yollarla geri dönüyorlar. türkiye cumhuriyeti dünayaya meydan okuyor "bakın ermenileri geri gönderdim", oysa aynı saatlerde ermeniler türkiye'nin çeşitli bölgelerinde inşaatlarda çalışmaya devam ediyorlar üç kuruşa. şirazesi kaymış işin, hem de ta en başından beri. bu yüzden şimdi atılacak adımın olabilecek en insanî ve en kucaklayıcı türden olması gerekiyor. sonuçta insan faktöründen söz ediyoruz, köpeğin önünden kemiğini aldığınız zaman bile hayâl-kırıklığına uğradığını anlayabiliyorsunuz.
122 entry daha
hesabın var mı? giriş yap