• son günlerde ferhat göçer'e itfaiye hortumuyla su sıkmak için dayanılmaz bir istek duyuyorum. ancak sanatına olan saygım ve o muhteşem güzellikteki sesine olan delicesine tutkum beni bu isteğimi hayat geçirmekten alıkoyuyor. geçen gün, sizden iyi olmasın dünya tatlısı bir insan olan, abd'li arkadaşım david'le avrupa birliği konusunda laflıyorduk. ben, david'e "bizi ab'ye almayacağınızı biliyorum david, fakat sana bir türk'ü dinletmeme izin ver lütfen" dedim. "hayhay dostum gofri, neden olmasın? yalnız biz avrupa birliği üyesi değiliz" dedi. "midem bozuldu herhal" deyip hemen tuvalate gittim ağladım.

    tuvaletten döner dönmez ferhat'ın "götür beni gittiğin yere" isimli cover şarkısını dinletmeye başladım david'e. "sensiz ben nefes alamam" kısmında david, sanki ferhat'ın ne dediğini anlamış gibi, sanki türkçe biliyormuş gibi nefes alamamaya başladı. hemen cd çaları kapatmak üzere hamle ettim. david "yapma! kapatma!" anlamında bir el hareketi yaptı. neyse dostlar, şarkı bitti. dostum david'in gözlerinde biriken yaşları gördüm, aklıma az önceki "bizi de alın ab'ye" muhabbetim geldi, ben de dayanamadım başladım ağlamaya. sonra sakinleşip "nasıl beğendin mi david?" dedim. "kim bu gofret allahını seviyorsan söyle. bak allahın adını verdim" dedi. çok şaşırdım. çünkü dostum david türkçe konuşmaya başlamıştı! "david... sen... sen... türkçe konuştun. hem de kusursuz bir aksanla konuştun ana dilimizi.... ama nasıl?" diye soracak oldum. david hınzırca gülümsedi. "aziz dostum" dedi. "ben ve ailem bay ferhat göçer'i ilk albümünden beri dinliyoruz ve türkçe'yi onun o mükemmel sesi sayesinde öğrendik hepimiz" diye devam etti. hemen gaza gelip "o zaman müslüman da ol be david, hadi lan, müslüman da ol, hadi bakalım eşhedüenn" diye başladıysam da "o kadar da değil lan, bizim de kendimize göre bir dinimiz, örfümüz var" dedi. utandım...

    her ne kadar david bana "lan" dese de, ferhat'tan "bay ferhat göçer" diye bahsetmesi beni biraz şaşırtmıştı. bunun sebebini sorduğumda "bizde insana saygı esastır gofret. biz saygıyı daha çocukken, en temelden alırız" dedi. şöyle bir düşündüm ve david'e hak vermeden edemedim dostlarım. gerçekten de ağaç yaşken eğilyor. ecnebi yavrularımızın insana saygıyı, beyefendiliği ve hanımefendiliği temelden alması inkar edilemez bir hakikat... bakınız, ecnebi muvilerinden bilindik bir sahnedir: baba yahut anne çocuğu okuldan alır, ya da çocuk okuldan döner, hemen konu okulun o gün nasıl geçtiğine gelir. peki o nötron kadar yavrucak yaşına başına bakmaz da nasıl cevap verir annesine babasına? okulda olan olayı anlatırken şikayet edeceği çocuğu adıyla ve de soyadıyla söyleyerek öyle değil mi? buyrun örneğimize bakalım:

    - neyin var cefri?

    - caşua makenzi bugün okulda beni sıkıştırdı anne.

    - hemen mis kinkstın'ı arıyorum ve ardından da caşua'nın annesi kıleri...

    ***

    - sutuğ evlat neyin var?

    - bencamin cansın ve o aptal arkadaşı cefri lilyoyt bayan marpıl'ın dersinden çıkarken beni tekmelediler.

    - evlat, yarın ilk işimiz şampiyonlara yakışır bir kahvaltı yapmak ve hemen sonra müdürünüz bay edıms'ı görmek olacak, inan bana ihtiyar bundan hiç hoşlanmayacak...

    ***

    yemin ediyorum sırf şöyle bir diyalog yaşamak için çocuk yapayım diyorum. yapayım 7 tane çocuk, gideyim abd'ye, yerleşeyim viskonsin'e, yazdırayım bebeleri viskonsin pırayvıt sistır fatoş ilköğretim okuluna, dadanayım her gün okul kapısına, diyeyim "hele yiğidom anlat bakam ne oldu böğün okulda", onlar da yedi cüceler gibi hep bir ağızdan "vay babam bugün cef hakstıbıl yemekhanede sütümü aldı, vay babam lili pekırt denilen o cadı kız beni madam cenkins'e şikayet etti" diye cıvıl cıvıl cıvıldaşıp dursunlar... düşüncesi bile çok hoş valla. ama bizim memleketimizde öyle mi? böyle mi bu işler? bizde böyle miydi? buyrun buna da bakalım:

    - gofret aslanım nasıldı okul anlat bakalım.

    - sümüklü numan 07 kalemin içinden tükürüklü kağıt üfürdü kafama baba...

    - ağzına vuramadın lan bi tane?

    - ensem cıbardı... yandı ensem, ağladım cumali öğretmen'e şikayet ettim, o da numan'a tokat vurdu...

    - ohh iyi yapmış, sen de vur bi daha... ezdirmeyin kendinizi oğlum. sana vurdu mu, gücün yetmiyorsa al daşı vur kafasına, akıt pekmezini...

    ***

    pekmez mi? allahım bu satırları yazarken bile gözyaşlarım sel oldu akıyor, klavyemden taşıyor. yüreğim yanıyor dostlar yüreğim. eyyyyyyy ilkokul 4'e giden adamı filistinli özgürlük savaşçısına çevirmeye çalışan, eyyyyyyy el kadar sabiyi don dı dıragon vilsın tarzı hissiz ölüm makinesine çevirmek aşkıyla yanıp tutuşan bıyıklı babam! biz seninle neden böyle konuşamadık ki hiç? neden sümüklü numan dediğimde, "eşek oğlum sümüklü numan denmez, arkadaşına adıyla soyadıyla hitap et" demedin bana? neden? neden? neden? neden saygıyı temelden almama izin vermedin baba?
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap