8 entry daha
  • bunun, kamuya açık olması gerektiğini düşündüğüm için buraya da alıyorum. bununla ilgili aldığım mesaj üzerine yaptığım açımlamayı entiriye dökeyim.

    evvelce bahsettiğim habere fiilini doğrudan "sahip olmak" şeklinde düşünüp, sonraki "huy, alışkanlık" anlamlarındaki habitudo/habitude vb. kelimeleleri de kişinin "sahip olduğu tutumlar" olması bakımından kişiye ait görmek durumundayız kanaatindeyim. aslına bakılırsa bu da bir muktedirlik meselesini açığa çıkarıyor. 'nasıl' dersen, şöyle: charlton t. lewis'in sözlüğünden de teyit edebileceğimiz gibi cicero'da "habere" fiili infinitivus'la yani mastarla birlikte "yapabilmek" anlamında kullanılmıştır: örneğin cicero, rosc. am. 35, 100'de "habeo etiam dicere quem contra morem majorum dejecerit" burada kullanılan habere fiili, dicere (söylemek) fiiliyle gitmekte olup "söyleyebilirlik"i göstermektedir. "onun ataların adetine karşı geldiğini/adetini yıktığını söyleyebilirim" diyor cicero. yine klâsik dönem öncesinde (ante-class.) ve augustus sonrası dönemde (post-aug) yine infinitivus'la ya da part. fut. pass. ile bir şeyin yasaklanması veyahut yapılma zorunluluğu anlamında da kullanılabildiğinden varro, r. r. 1,1,2'de geçtiği üzere "rogas, ut id mihi habeam curare" gibi bir metinde yer alabiliyor.

    yani bu kafalar "kişinin elinde olup da tümüyle yapabileceği şeyleri ya da ulaşabileceği sınırları" ilgili fiili bu "habere" fiiliyle destekleyip ortaya koyabilmişler. latin zihninde bu tarz kullanımlara örneğin posse (-ebilirlik) ve debere (zorunluluk) yan-fiillerinde de rastlıyoruz. habere'nin de böyle bir kullanımı olduğuna göre, onun supinum gövdesinden türetilen habitudo'daki "alışkanlık, huy" gibi manalar da söz konusu alışkanlığa veya huya dönüşmüş fiilin, fiil öznesine yani eylem sahibine ait olması bakımından, huy asla seni seçiyor sayılmaz, bana kalırsa -ben burada sadece habere fiilinden hareketleniyorum- sen farkında ol ya da olma, huy ve alışkanlık (habitudo) tümüyle sana ait olduğu için, yine senin farkında olup olmadığın bir "sen" eylemiyle ya da durumuyla senden kaynaklanır. bunun her koşulda böyle olduğunu düşünüyorum.

    habitudo'dan hareketle düşünürsek, doğru, onun "görünüm" anlamı var. ancak bunun "iç-görünüm" olarak düşünülmesi de mümkündür, çünkü diğer anlamı "nitelik" olup bizdeki "karakter"e (character vs.) denk gelir. doğru onun "giysi" anlamı da var ama bu giysilik durumu benden bağımsız bir gömleğin durumundansa, üzerimdeki kendisi sayesinde benim ben olduğum yani beni ben yapan derinin durumuna benzer. giysi ama deri gibi giysi, beni kaplıyor ama benden bağımsız değil, çünkü beni tanımlayan unsurlardan biri de o, çünkü o benim "mizacım", "karakterim". burada senin bahsettiğin türden bir işteşlikten ziyade, bir bütünlük var. ben karakterimle bir ortaklık içinde değilim, "habitudo" beni ben yapan niteliği gösterdiği için ben onunla ortaklık içinde olamam, o benim ben olmamdaki temel niteliği gösteren bir işaretçidir. işteşlik bir ortaklık durumudur, oysa ben habitudo'm değiştiğinde başka bir ben olduğuma göre, ben onunla ortak değil, onunla "ben" olmuş oluyorum. çünkü benden bağımsız bir "huy" yoktur, onun farkında olsam da olmasam da ben seçerim, belirlerim. o hâlde farkındalığımın burada bir önemi yok. aksi hâlde bu mantığı yürüttükçe farkındalığımızın dahi ne kadar bize ait olup olmadığı tartışılmaya başlar, çünkü farkındalık denilen şeyin de kendi içinde birtakım farklı tipleri olabilir. ben nasıl fark edebiliyorum? dahası ben fark ettiğimi nasıl fark edebiliyorum? hangi yollarla fark edebiliyorum, aynı şeyi aynı koşullarda her daim fark edebiliyor muyum? bu gibi birtakım sorular gelir, ki bunların hiçbiri doğrudan habitudo'yla ya da habitus'la alâkalı değil. çünkü habitus ya da habitudo için bir şey dememiz gerekiyorsa, yukarıda da geçtiği gibi, onu tümüyle insanı o insan yapan mizacın kendisi olarak düşünmek durumundayız. evet o bir giysi ama insana içkin bir giysi, aşkın veya taşkın değil.

    "habeo dicere" diyor mesela yazar, yani "söyleyebilirim" bu "söyleme yetisine sahibim" anlamında olup, habitus ya da habitudo aşamasında "söyleyebilme niteliği"ne dönüşür. "o söyleyebilen bir kimlikte" demek istediğimizde, habitudo'yu kullanırız, çünkü bu onun hem niteliğidir, hem görüntüsüdür, hem mizacıdır yani karakteridir. bu, yukarıda dediğim gibi kişiden bağımsız olamaz bir, ikincisi kişinin farkındalığıyla alâkalı değildir. bedensel hareketliliğin alışkanlığa dönüşmesi anlamı vardır habitus'ta. zaten medical sözlükte "habitus", "habit of body" diye geçer (örn. medical lexicon: a dictionary of medical science, pub. henry c. lea., philadelphia, 1868, p.456). habitus'u bu yüzden doğal olsun olmasın, farkında olunsun ya da olunmasın kişiyi o kişi, eylemlerini de onun eylemleri yapan nitelik olarak düşünmek durumundayız.
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap