21 entry daha
  • - ben çıkıyorum.
    - nereye?
    - oku oku sıkıldım. dışarı çıkıp biraz hava alacağım. gelmek ister misin?
    - deli misin? bu gece sabahlasak bile bitmez bu notlar. sen gezmekten bahsediyorsun.
    - okusam da bir şey anlamıyorum ki artık. hadi görüşürüz, sana kolay gelsin.
    - sağol.

    buraya yurt adını vermek hangi aklı evvelin fikriydi bilmiyordu. gördüğü en soğuk binanın kendinden daha soğuk basamaklarını alelacele indi. kapıdan çıkar çıkmaz akşam serinliğinin onu rahatlatacağını düşünüyordu ama hesapta olmayan nemli ve sıcak bir hava yüzünü yalayıp geçti. derin bir nefes alıp yürümeye başladı. kafası öylesine doluydu ki kendisine küçük bir yol haritası çizmeye kalkışmadı bile... adımları nereye götürürse oraya gidecekti.

    yaklaşık yarım saattir yürüyordu. ay ve yıldızların gökyüzünde, öğrencilerin de kampüste görünmediği nadir akşamlardan biriydi. ortalık karanlık olduğu kadar da sessizdi. sokak lambalarının cılız ışıklarını takip ederken kampüsü yarıladığını ve o an fizik binasının önünde olduğunu fark etti. son yarım saati hatırlamıyordu. ne buraya nasıl geldiğini, ne de bu arada aklından neler geçtiğini...

    fizik binasının hemen yanında birebir aynı tipteki kimya binası görünüyordu. iki bina arasındaki boşluğun etrafı demir çitlerle çevrilmiş, çatısı kapatılmış ve yüzeyi çimle kaplanarak havadar bir seraya benzetilmişti. dışarıdan bakıldığında çevredeki ağaçlar yüzünden çok dikkat çekmeyen bu alan şimdi onu çağırıyordu. bir ışık gördüğüne yemin edebilirdi, hafifçe de ürpermişti ama merak ağır basıyordu.

    birkaç saniye sonra seramsı alanın tam ortasında dikilirken buldu kendini. kıpırdamadan öylece bekledi, neyi beklediğini bilmeden...

    çok geçmeden yüzlerce ateş böceği bir anda yanıp sönmeye başladı. gecenin karanlığında parıldayan bir sürü yıldızın tam ortasındaydı şimdi. üstelik bu yıldızlar öylesine yakındı ki, elini uzatsa tutabilirdi. gözlerini yıldızlardan ayırmadan, kollarını açarak kendi etrafında dönmeye başladı. önceleri yavaşça dönüyordu, giderek hızlandı, sonra biraz daha, biraz daha. birden sendeleyip çimlerin üzerine düştü. canı biraz yanmıştı ama o an sırtına batan ufak taşları umursayacak değildi. biraz olsun kafasını dağıtmak niyetiyle dışarı çıkmış, hayatının en unutulmaz anına denk gelmişti. yattığı yerden gülümseyerek ateş böceklerini seyretmeye devam etti; ta ki hepsi bir anda karanlığa gömülene kadar.

    *(bkz: based on a true story)
754 entry daha
hesabın var mı? giriş yap