• mario salieri'nin vardır bu türde filmleri. zaten bu yönetmenin çoğu filmine kasvetli, karanlık, tozlu bir hava hakimdir. dramatik etkiyi artıran siyah beyaz ya da sepya filmlerinin sayısı da az değildir. bazı takıntıları vardır. ölüm döşeğindeki bir yaşlı kadın veya adam, evinin yatak odasında gözleri kapalı halde uyurken oyuncular onun yanıbaşında, hatta ona baka baka iş tutarlar. rahatsız edici bir gerilimi, öyle aykırı sahnelerde yansıtır. veya katolik kilisesini ayaklar altına alır; tabu olan her şeyin üzerine üzerine gider. papazlar, rahibeler, cemaat seksten uzak duramazlar, şatafatlı kiliselerde çarmıha gerilmiş isa'nın boynu bükük tepeden bakışları altında, sunak taşını yatak niyetine kullanırlar. böyle bir ambiansta doğal olarak bir yandan da sürekli olarak günahın ezikliğini taşırlar. tarihi mizansenleri çok sever. mesela, birçok filminde süregelen bir tema, ikinci dünya savaşında düşman askerlerinin dökük bir evde mahsur kalmış bir takım kadınlara musallat olmasıdır. silahlı çatışma sahneleri, üzüntüler ve gerilim pornonun laylom havasıyla tezattır. ama nedense kurguda hem trajedi hem pornografi paralel bir biçimde ilerler. bazen de senaryonun temelinde büyük bir suç unsuru yer alır. salieri'nin bu tür filmlerinde, a ne güzel kütür kütür aksiyon var falan derken, filmin sonunda hiç de beklenmedik bir biçimde birisinin tabancasını veya bıçağını çıkardığını, başroldekilerden birini veya ikisini cıbıldak vaziyette öldürdüğünü görürüz. sinemada seyrediyor olsak, vaadedilenle alınan arasındaki farka öfkelenip gişeden paramızı geri isteriz; o raddede yani. örneğin, hapse düşmüş birinin karısını, hapishanenin ağası rolündeki bir adam polisle işbirliği yaparak tuzağa düşürür. başlangıçta iffetli olan kadın ağayla ve bütün adamlarıyla yatmak zorunda kalır. sonunda da adam, ağayı ve polis müdürünü öldürür. veya bir başka motifte, hakim hatalı bir kararla bir adamı uzun yıllar kodese tıkar. adam da çıkınca hakim'in karısını, kızını, kızkardeşini, sekreterini teker teker yatağa atar ve sonra da sıraya dizdiklerinin gözü önünde hakimi öldürür. veya, napoli'nin fakir bir mahallesindeki balıkçının kızkardeşi çaresizlikten aile onuruna leke düşürür, mahallenin motoru olur. balıkçı da film boyunca istemeden bu lekeye çanak tutar ama sonunda aynen bizdeki gibi namus belasına dayanamaz ve önce bir vicdan muhasebesine sonra da katliama girişir. iki dakika önceki zevk deryasında bembeyaz yıkanmış kamşat sahnesi bir anda kıpkızıl göl olmuş piştovşat sahnesine dönüşür. trajik tabii.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap