68 entry daha
  • insanın psikolojisini bozan, düşündükçe gözlerinin dolmasını sağlayan, en sevmediğim insanın bile yaşamasını istemeyeceğim olaylardan birisi bu.

    birkaç ay önce ailemle beraber kendi arabamızda şehirlerarası yolculuk yapmaktaydık. arabayı babam kullanıyor, ben öndeydim, annemse arka koltukta. yolda bir şeyler almak için, yol üzerindeki bir alışveriş merkezine girdik. alışveriş tamamlandı. sabahın erken saatleri olmasından mütevellit uyku modundayım hala. anneme uyumak istediğimi, arkaya geçeceğimi söyledim. yer değiştirdik. ben uyudum. takribi yarım saat sonra annemin sesi ve arabanın sarsıntısıyla uyandım. babam öndeki arabaya çarpmamak için direksiyonu kırmıştı ve yerdeki mıcırlardan ötürü araba savruldu. karşı şeride geçtik, babam direksiyon hakimiyetini kaybetti, şarampole yuvarlandık ve defalarca takla attık. o kaza anında -ki toplasan bütün olay 10-15 saniye sürmüştür belki ama bana saatler gibi geldi- ölebileceğiniz bile sonradan geliyor aklınıza. önce olayı algılamaya çalışıyor, sonra "ne zaman bitecek bu taklalar" diyorsunuz. ben arkada olduğum için kemerim takılı değildi ve koltuğa tutunmaya çalıştım. taklalar bittiğinde -ki maalesef tekerlekler yukarıda kalmıştı- annem ve babam adımı söylüyorlardı;

    - elmayraaaa!
    + elmayraaaaa! iyi misin?
    - & + kızıııım iyi misin?
    * ben iyiyim

    diyebildim sadece. patlayan camdan sürünerek dışarı çıktım, insanlar arabaya doğru koşuyorlardı. iki kişi kollarıma girip beni ayağa kaldırdılar. benim gözlerim doldu (evet ağlayamadım bile) ve hayatımda hiç yaşamadığım bir şekilde titremeye başladım. resmen -istem dışı- öne ve geriye doğru çok şiddetli şekilde sarsılıyordum. bir kadının sırtımı arabaya doğru vererek (sanırım bizimkilere bir şey oldu sanarak arabayı görmemi engellemeye çalıştı) bana su içirmeye kalktığını hatırlıyorum.

    * içmeyeceğim, anneme bakacağım. babam nerede?

    falan diye geveledim. kadın kollarımdan tutup sarstı beni. "suyu iç" dedi. içtim. o arada annemle babam arabadan çıktılar. çantamdaki eşyalar etrafa savrulmuştu. sadece cüzdanımı görüp aldım. iğrenç bir psikolojide olduğumdan arabaya bir daha yaklaşamadım.

    o hengamede birisi gayet uyduruk ve takoz olan 6-7 yıllık cep telefonumu çalmış. kulaklarını çok pis şekilde çınlattık sonradan. neyse ki annemin ve babamın telefonları çok işe yaradı.

    ambulans ve jandarma geldi. hastanede çekilen filmler, yapılan pansumanlar, doktor gözetimi altındayken jandarmanın tuttuğu tutanaklar, benim kaburgalarımın ve omuriliğimin ağrısından hareket edememem falan tam bir kaos. benim kafam, babamın alnı kanadı. hepimizdeki vücut ağrılarıyla morlukları, babamın boynunun tutulması, benim kolumla dizimi incitmem ve bacaklarımdaki cam sıyrıkları dışında bir şeyimiz yoktu. buna karşın haftalarca ağrıdan ötürü uykularımdan uyanıp inleyerek ağlıyordum. işin psikolojik boyutu bir tarafa içtiğim onca ağrı kesiciye karşın iğrenç ağrılar çektim. üstelik griptim ve öksürüklerle boğuşmak zorundaydım, her öksürdüğümde ağrım çok daha artıyordu. ben eziklerle dayanamadım, insanlar kaburga / omurga kırıklarına nasıl dayanıyorlar merak ediyorum.

    bu arada biraz kafamı toplayınca ilk düşündüğüm şeylerden birisi de "iyi ki annem ön koltuğa geçip emniyet kemerini takmış" oldu çünkü onlardansa ben ağrı çekmeye razıydım. bir diğer düşünce de yardıma gelenlere teşekkür bile edememiş olmak.

    ağrılarım neredeyse tamamen bitti ama o psikolojiyi hala tam olarak atlatamadım. üstelik otobüsle şehirlerarası yolculuk yapmak zorunda kaldım. dolmuşlara, taksilere bindim. hala bir vasıtaya binince kasılıyorum. sanırım kendimi toparlamam epey zaman alacak, hele ki o direksiyon başına geçmem için epey sonra olacak. (bir iki gün içinde yine yapmam gereken şehirlerarası yolculuk yine geriyor beni ve erteledikçe erteliyorum.)
296 entry daha
hesabın var mı? giriş yap