11 entry daha
  • blogumu ilk açtığım zaman bundan iki sene öncesine tekabül ediyor. o zaman staj yaptığım yerde bütün gün boş oturmak ve zaman geçirebileceğim-sözlük de dahil olmak üzere- hemen her şeyin yasaklanmış olması aslında blogu açmış olma sebebi olarak ortaya çıktı.

    mesela ilk o beyaz sayfanın önüme açıldığı günü hatırlıyorum. hani istediğini anlatabilirsin, ne karşındaki insan tarafından anlaşılma kaygın var, ne bir konu kısıtın, ne karşındaki insanı yazmış olduğunu okumaya mecbur bırakıyorsun; tamamen tercihi, kendi özgürlüğüne ve karşındakinin tercihine saygı duyan bir sayfan var.

    anlatmak kimi insanlarda ihtiyaç şeklinde beliriyor mesela. belki yaşadıklarının güzelliğinin bilincinde olmasından, belki yaşadıklarının diğerlerinin yaşadıkları ile paralel şeyler olduğunu bilmesinden; insan insandan üstün ya hani, sen bir diğerinden üstünsün diğeri de senden, belki çözümleyemediği bir şeyde bir satıra takılıp kalacak aklı diğerinin. "acaba" yı düşünecek. hani gerçi kedinden de biliyorsun; bu şey gibi, "bir kitap okudum hayatım değişti." hayatının bir haftasını, taş çatladı bir ayını değiştirir ya adamın, sonra yine okur bildiğini.

    neyse konu dağıldı. ilk açtığım ayda blogu yirmi sekiz yazı yazmışım. sonradan sonraya blog hayatımın en büyük hatasını yaptım. blog adresimi kendi tanıdığım insanlarla paylaşmaktı bu. ondan sonra ise doğrudan bu bana ait sayfada özgürlüğümü kısıtladım, evet yazdıklarım, blog için çabam vs. gerçekten takdire şayandı ve takdir de edildim; fakat belki de dünya üzerinde dünyaya karşı kendimi en özgür hissettiğim, en hesapsız ifade ettiğim yerde kanatlarıma ket vurmak zorunda kaldım. söylediğiniz sözlerin pazarlığına daldığınız anda çünkü o işin büyüsü bozuluyor, belki de insanın kendi oluşturduğuna kedi elinden başka bir elin değmesi çıkarıyor o işi sizin kalıbınızdan.

    böyle işte. anlatmak istediklerim bittiği için değil anlatmak istediklerimin kimin ne şekilde etkileyeceğini bilmediğim için blogu açtığım aydaki yirmi sekiz yazılık özgürlüğüm, iki sene sonrası bu ay dörde indi.bu demek oluyor ki 6/7 insanları düşünüyorum, 6/7 insanlar için yaşıyorum, kalan 1/7lik dilim ise insanlardan arda kalan kadar anlatabildiklerim. yani benim.

    ilk yazımda dikkat çeker şekilde acemilik, yine de insanın kendi kendine bir şeyler anlatıyor, hafıza tazeliyor oluşunun getirdiği samimiyet var. son yazımda ise beni tanıyan, tanımayan onlarca insana hitap ediyorum; üslup tamamen değişmiş. siz siz olun özgürlüğünüzü kısıtlamayın bu alanda diyorum ama. tanıdığınız kimse bilmesin bu size münhasır alanınızı. kanatlarınıza insan ağırlıkları takılmasın.

    bir şey daha blog hakkında, sanırım yalnızlık sevk ediyor insanı yazılarına sadakat duymasına. yalnızlıktan kastım ise asla insan yokluğu değil, sadece en azından yazarken anlatmak istediklerinizin belki de anlaşacağını ümit ediyorsunuz. o yüzden bu var bu işte, bulunmayandan ümidi kesmeme. böyle bir şey işte blog yazmak, blogdan ziyade, yazı yazmak.

    en azından şu anda yüzlerce sayfa bir şeylerimi biriktirmiş olmanın mutluluğu var ama içimde. hani bu zamanı olmadık, boş bir şey yaparak da harcayabilirdim, en azından iyi kötü ortaya bir şey koymuş oldum. oluyorum. seviyorum ben blog yazmayı.
226 entry daha
hesabın var mı? giriş yap