59 entry daha
  • doktorum koşu bandını koşma değil, tempolu yürüme için kullanmamı tavsiye etmişti. orgasmico ve pele'nin de yazdığını özet geçerek "koşmak kalbine, bantta koşmak dizine zarar" demişti. iki aydır her gün değilse bile haftada 3-4 kez en az yarımşar saat tempolu yürüyorum. son birkaç senedir masadan kalkamadan çalışmanın aldırdığı kiloların yarısını vermiş durumdayım. yememe de dikkat ediyorum ve haftada bir kilo zorlanmadan gidiyor (kilo alırken de yememe dikkat ediyordum, aradaki esas fark hareketsizlikti).

    bantta değil doğada egzersiz yapın diyen ferclack haklı muhakkak. ama yakın çevremde koşuya - yürüyüşe uygun bir alan kesinlikle yok. her koşu yapmam gerektiğinde sahil yoluna ya da belgrad ormanlarına vs. gidecek kadar vaktim olsaydı zaten hayatım hareketli geçerdi ve kilo almamış olurdum. vakitsizlik değiştiremediğim başlıca koşul olunca, koşu bandı tek çözüm haline gelmişti (bu arada koşul bandı yazmak çok istedim bu cümle de onun için).

    evde koşu bandı olması benim durumumda (evde yoğun çalışma + çocuk) büyük bir avantaj. sabah erken kalkıp 30-60 dakika kadar tempolu yürüyüş yapıyorum, spor salonu cinslikleriyle, spor salonu insanlarıyla uğraşmak zorunda kalmıyorum, kendi evimin banyosunda temiz temiz duşumu alıyorum ve işim, eşim ya da kızım bana ihtiyaç duyduğunda zzzzıp diye yanlarında oluyorum.

    yalnız hala çözemediğim bir sorun var. bantta yürümek acayip sıkıcı. hiç yorulmasam bile sadece o yüzden bırakasım geliyor. doğada yürürken haliyle sıkılmıyor insan. ama evde gegen die wand yürürken ne müzik, ne de televizyon o sıkıntıyı geçiriyor. spor yaparken kulaklıkla müzik dinlemeyi zaten sevmiyorum. başkaları nasıl beceriyor bilmiyorum ama benim kulaklık kablolarıyla aram çok kötü. elime koluma takılır, kulağımdan fırlar, iki dakika sonra delirip mp3 player'ı da kulaklığı da yere atarım. ayrıca bir saatlik sporun terini yiyen kulaklık bir daha adam olmuyor (temmuzun ortasında trekking yaparken terlemeyen insanüstü varlıklar tanıyorum, ben onlardan değilim). mesela son kulaklığımın kauçuk kaplamaları, ter yüzünden resmen eridi (çok erken saatte spor yaptığımdan müziği kulaklıksız dinlemek bir seçenek değil).

    koşu bantlarıyla ilgili bir başka problem, aşağı kattakiler için çok pis bir gürültü kaynağı olması*. ama bunu çözmenin yolları var. koşu bantlarını satan firmalar altına koymak için darbe emici matlar da satıyorlar. bu matlar gürültüyü biraz kesiyor. esas çözüm ise şu: eğer aşağıya gürültü gitmesi istenmiyorsa, koşu bandını evin en küçük bir odasında duvar dibine yerleştirerek kullanmak lazım. salonunki gibi geniş bir zeminin ortasına koyulduğunda yer her adımda çok pis sallanıyor. ama küçük odada ve duvar dibindeyken aşağı kata gidecek kadar büyük bir titreşim neredeyse hiç olmuyor. bir davulun ortasına vurmakla bir darbukanın en kenarına vurmak arasındaki fark gibi.

    not: hangi odada olursa olsun, iyi havalandırılabilen bir yer olsun.

    edit: bu entry'yi yazdığım tarihten bu yana yavaş yavaş 15 kilo verdim. ucubik diyetlerle hızlı kilo vermek çok kolay ama misliyle geri alınıyor, sabretmek lazım.
240 entry daha
hesabın var mı? giriş yap