120 entry daha
  • kesinlikle paket hali ile referanduma sokulmaması gereken teklifler bütünü-idi.

    ancak anayasa mahkemesi'nin kararı ile; 12 eylül 2010 günü referandum ile halkın reyine sunulacak. şu andan sonra taraflı tarafsız herkesin çok dikkatli, önyargısız ve sağduyulu bir şekilde incelemesi, tartışması ve kararını bu şekilde vermesi gerekiyor.

    güçlerin ayrılığı ilkesine aykırı maddelere girmeksizin birkaç madde hakkında , hukuki donanımı olmayan sıradan bir vatandaş olarak birkaç şey söylemek isterim.

    --
    x. kanun önünde eşitlik
    madde 10
    herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düsünce,felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde esittir.
    kadınlar ve erkekler esit haklara sahiptir. devlet, bu esitligin yasama geçmesini saglamakla yükümlüdür.
    ** eklenen metin**
    bu maksatla alınacak tedbirler esitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. çocuklar, yaslılar ve engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için alınacak tedbirler esitlik ilkesine aykırı sayılamaz.
    **
    hiçbir kisiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. devlet organları ve idare makamları bütün islemlerinde kanun önünde esitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
    --

    öncelikle 82 anayasasına eklenen metin, genel bir tanımlama ile pozitif ayrımcılıkilkesi olarak algılanabilir. 82'nin eşitlik hakkındaki muğlak ifadelerini biraz daha açmak için, engelliler , yaşlılar ve çocuklar eklenmiş dolayısı ile ilerki dönemde yapılması muhtemel kanun ve düzenlemelerin engelliler , yaşlılar ve özellikle taş atan çocuklar'ı kapsayacak şekile sokulmuş. bu sayede eşitlik ilkesi kapsamında yapılacak düzenleme ve kanunların önü açılmış.
    --

    a. özel hayatın gizliligi
    madde 20
    herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. özel hayatın ve aile hayatının gizliligine dokunulamaz. millî güvenlik, kamu düzeni, suç islenmesinin önlenmesi, genel saglık ve genel ahlâkın korunması veya baskalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına baglı olarak, usulüne göre verilmis hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere baglı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmıs merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâgıtları ve esyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. yetkiliv merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliginden kalkar.

    ** eklenenen metin **
    herkes, kendisiyle ilgili kisisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. bu hak; kisinin kendisiyle ilgili kisisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erisme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları dogrultusunda kullanılıp kullanılmadıgını ögrenmeyi de kapsar. kisisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kisinin açık rızasıyla islenebilir. kisisel verilerin korunmasına iliskin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
    **

    burada 82'ye 2001 yılında eklenmiş yasa metnine ek olarak; bireylerin kişisel verilerini koruma ve saklı tutma hakkına dair ek bir metin öne sürülerek, telefon dinlemelerinden tutun da, kişi verilerinin depolanması, izinsiz kullanılması ve dağıtılması gibi konulara engel oluşturulmuştur. bu madde için aklıma gelen ilk şey; ergenekon soruşturulması başta olmak üzere; balyoz vb soruşturma ve davalarına ait iddianamelerin neredeyse bütün olarak gizli telefon dinlemelerinden elde edilen verilere dayanılarak oluşturulması. bana oldukça ironik geldi bu durum. yani devletin herhangi bir hücresi dilediği zaman dilediği kişinin verilerine, anayasaya aykırı olacak şekilde ulaşabilecek ve bunları gerektiğinde kullanabilecek; lakin birileri bu işi kendi başlarına yaptıkları zaman bu anayasal bir suça dönüşecek. bundan böyle siyasal gücün telefonlarını kimse dinleyemeyecek, bu görüşmelerden dolayı kimse sorumlu tutulamayacak. teoride faydalı, ancak pratikte uygulanabilirliği, az önce söylediğim "devlet ve siyasi güç" nedeni ile neredeyse imkansız bir yasa. ancak mesele yasama meselesi; uygulanabilirliği ise yürütme aşamasında tartışılması gereken bir konu. bu yüzden; elbette bireylerin kişisel verilerini koruma ve saklı tutma hakkı söz konusu olduğu için bu değişiklik faydalı bir değişiklik olacaktır.

    v.yerleşme ve seyahat hürriyeti
    madde 23
    herkes, yerlesme ve seyahat hürriyetine sahiptir. yerlesme hürriyeti, suç islenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelismeyi saglamak, saglıklı ve düzenli kentlesmeyi gerçeklestirmek ve kamu mallarını korumak; seyahat hürriyeti, suç sorusturma ve kovusturması sebebiyle ve suç islenmesini önlemek; amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.

    ** eklenen metin **
    vatandasın yurt dısına çıkma hürriyeti, ancak suç sorusturması veya kovusturması sebebiyle hâkim kararına baglı olarak sınırlanabilir.
    **

    82'de "vatandaslık ödevi ya da ceza" olarak geçen sınırlandırma şartı değiştirilerek; "ancak suç soruşturması veya kovuşturması sebebi ile, hakim kararına bağlı olarak sınırlanabilir" şekline sokulmuş. bu konuda herhangi bir sorun göremiyorum.
    --

    i. ailenin korunması (ve çocuk hakları*)
    madde 41
    aile, türk toplumunun temelidir ve esler arasında esitlige dayanır. devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının ögretimi ile uygulanmasını saglamak için gerekli tedbirleri alır, teskilatı kurar.
    **eklenen metin**
    her çocuk, yeterli himaye ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kisisel ve dogrudan iliski kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. devlet, çocuk istismarı, cinsellik ve siddete karsı çocukları koruyucu tedbirleri alır.
    **

    82'ye ek olarak eklenmiş en göze çarpan değişiklik; devletin çocuk istismarı, cinsellik ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirlerin alabilmesini sağlayan düzenleme. bu noktada; ucunun bir hayli açık bırakıldığını düşündüğüm bu değişiklik, sansür ve baskı konusunda siyasi otoritenin elini oldukça güçlendirecek gibi görünüyor. zira ceza kanununun ötesinde; bu tür durumların önüne geçmek adına ne tür önlemlerin alınacağını bilemiyoruz. genel olarak faydalı ancak işleyiş yöntemleri konusunda soru işaretleri barındıran bir değişiklik olarak görüyorum.

    hukuki donanımı olmaksızın yaşadığı memleketin anayasasında yapılacak değişiklikler konusunda düşüncelerini belirten sıradan bir vatandaş olarak; yukarıdaki değişikliklere kısmen de olsa destek verdiğimi belirtmek istiyorum. ancak sıradaki değişiklik teklifi, güçlerin ayrılığının zedelenmesini bir kenarda tutar isek; belki de en önemli ve en dikkatle irdelenmesi gereken teklif.

    a. toplu is sözlesmesi (ve toplu sözlesme*)hakkı
    madde 53
    isçiler ve isverenler, karsılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalısma sartlarını düzenlemek amacıyla toplu is sözlesmesi yapma hakkına sahiptirler. toplu is sözlesmesinin nasıl yapılacagı kanunla düzenlenir. aynı isyerinde, aynı dönem için, birden fazla toplu is sözlesmesi yapılamaz ve uygulanamaz.

    **eklenen / değiştirilen metin**
    memurlar ve diger kamu görevlileri, toplu sözlesme yapma hakkına sahiptirler. toplu sözlesme yapılması sırasında uyusmazlık çıkması halinde taraflar uzlastırma kuruluna basvurabilir. uzlastırma kurulu kararları kesindir ve toplu sözlesme hükmündedir. toplu sözlesme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözlesmeden yararlanacaklar, toplu sözlesmenin yapılma sekli, usulü ve yürürlügü, uzlastırma kurulunun teskili, çalısma usul ve esasları ile diger hususlar kanunla düzenlenir.
    **
    değişiklikten sonra;yeni düzenleme sonucu tamamen kaldırılmış olan 1995'de yenden şekillendirilmiş 82 anayasasının toplu iş sözleşmeleri hakkında ne dediğine bir bakalım;

    ** tamamen kaldırılan metin **
    (ek: 23.7.1995-4121/4 md.) 128 inci maddenin ilk fıkrası kapsamına giren kamu görevlilerinin kanunla kendi aralarında kurmalarına cevaz verilecek olan ve bu maddenin birinci ve ikinci fıkraları ile 54 üncü madde hükümlerine tabi olmayan sendikalar ve üst kurulusları, üyeleri adına yargı mercilerine basvurabilir ve idareyle amaçları dogrultusunda toplu görüsme yapabilirler. toplu görüsme sonunda anlasmaya varılırsa düzenlenecek mutabakat metni taraflarca imzalanır. bu mutabakat metni, uygun idarî veya kanunî düzenlemenin yapılabilmesi için bakanlar kurulunun takdirine sunulur. toplu görüsme sonunda mutabakat metni imzalanmamıssa anlasma ve anlasmazlık noktaları da taraflarca imzalanacak bir tutanakla bakanlar kurulunun takdirine sunulur. bu fıkranın uygulanmasına iliskin usuller kanunla düzenlenir.
    ***

    öncelikle 82'ye 1995 yılında yapılmış düzenlemenin getirdiği sendika hakları, sendikalar ve işverenler arasındaki anlaşmazlıklarda, bakanlar kurulu'nun vereceği kararı yargıya götürme kapısı tamamen kapatılmış durumda yaılan yeni düzenleme ile.
    yeni düzenlemede: memur ve diğer kamu görevlileri toplu sözleşme hakkına sahiptirler. olası bir uyuşmazlık çıkması durumunda tarafların başvuracağı tek merci "uzlaştırma kurulu"dur. bu kurulun vereceği karar; yargı yolu kapalı olmak üzere(!) toplu sözleşme hükmündedir ve kesindir.

    bu demek oluyor ki, tekel eylemlerinde gördüğümüz sendika başkanlarını muhatap almayan siyasi otorite bunu yasalaştırarak, sendikaları tamamen devre dışı bırakarak; işçi ve memurların örgütlenmesinin önüne geçmeye çalışmaktadır. örgütlenmemiş bireyler yalnız başlarına kolay sindirilir malumunuz.

    pekala; sendikaları saf dışı bırakıldı; toplu sözleşme adı altında bir araya gelmeye çalışan çalışanlar ile işveren arasında uzlaşmazlık meydana geldi. uzlaşmazlık durumunda kararın kime ait olduğunu söylüyor yeni yasa ? uzlaştırma kurulunun. kimdir bu uzlaştırma kurulu? halen 4688 sayılı kamu görevlileri sendikaları kanununun 35. maddesinde öngörülen uzlaştırma kurulunun teşkili ve üye sayısı şöyledir: “uzlaştırma kurulu, yüksek hakem kurulu başkanının başkanlığında; üniversitelerarası kurul tarafından, fakültelerin çalışma ekonomisi, iş hukuku, idare hukuku ve kamu maliyesi bilim dallarından seçilecek birer üye olmak üzere dört öğretim üyesinden oluşur. bu üyeler, siyasî partilerin merkez karar ve yürütme kurullarında görev alamazlar. üyeler iki yıl için seçilirler. süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. kurulun sekretarya işleri devlet personel başkanlığınca yürütülür”.

    görüşünüşte özerk olan bu kurum için bakın anayasa değişikliğinde ne söyleniyor :
    "toplu sözlesme hakkının kapsamı, istisnaları, toplu sözlesmeden yararlanacaklar, toplu sözlesmenin yapılma sekli, usulü ve yürürlügü, uzlastırma kurulunun teskili, çalısma usul ve esasları ile diger hususlar kanunla düzenlenir."

    bu da demek oluyor ki, uzlaştırma kurulu'nun yapısı değiştirilecek ve dolaylı yoldan da olsa siyasi irade tarafından atanılacak.

    işçi ve memurların sendikal haklarının budanması, grev haklarının tamamen ellerinden alınması, anlaşmazlık durumunda başvurulacak hakem kurulu kararının yargıya katti suretle götürülemeyecek olmasından mütevellit, bu anayasa değişikliğini kesinlikle desteklemiyorum.

    b. siyasî partilerin uyacakları esaslar
    madde 69
    ** eklenen/değişitirilen metin**
    siyasî partilerin kapatılması, yargıtay cumhuriyet bassavcısının talebi üzerine, türkiye büyük millet meclisinde grubu bulunan her bir siyasî partinin beser üye ile temsil edildigi ve meclis baskanının baskanlıgında olusturulacak komisyonun üye tam sayısının üçte iki çogunlugu ve gizli oyla verecegi izin üzerine açılacak dava, anayasa mahkemesince kesin olarak karara baglanır. komisyonun bu kararı, yargı denetimi dısındadır. reddedilen izin basvurusunda ileri sürülen sebepler, hiçbir sekilde yeni bir basvuruya konu olamaz. siyasî parti gruplarında ve türkiye büyük millet meclisinde izin konusunda görüsme yapılamaz ve karar alınamaz.
    **

    burada belirtilen siyasi partilerin kapatılmasına dair düzenlemelerin, siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırmaktan ziyade, imkansız kıldığını düşünüyorum. bununla birlikte anayasa mahkemesi tarafından reddedilen kapatma başvurularında ileri sürülen sebeplerin, hiçbir şekilde yeni bir başvuruya konu olamaması da enteresan bir ayrıntı. kısacası, her ne şartla olursa olsun siyasi partilerin kapatılmasına karşı olanlarımız için olumlu, gerektiği zaman siyasi partilerin kapatılarak cezalandırılması gerekliliğine inanlarımız için oldukça olumsuz bir düzenleme.

    askere sivil yargı yolunu açan düzenleme ise özet olarak ;
    " devletin güvenligine, anayasal düzene ve bu düzenin isleyisine karsı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür. savas hali haricinde, asker olmayan kisiler askerî mahkemelerde yargılanamaz. "
    şeklinde. bunu da genel olarak kabul edilebilir bir başka düzenleme olarak görüyorum.

    son olarak, 82 anayasasının belki de en çok tepki çeken ; düzenleyicilerinin yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde'nin tamamen yürürlükten kaldırılması. bu da kuşkusuz taraflı tarafsız herkesin istediği ve beklediği bir değişiklik idi.

    referanduma kadar farklı görüşlerdeki hukukçulardan faydalanmamız ve kararımızı doğru olduğuna inanarak, kendimizden emin bir şekilde vermemiz gerekiyor.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap