4 entry daha
  • şimdi, güzel tabii bir tek öğrencinin bile söylediğiniz bir sözle gözünün parlaması, birilerinin hayatına değiyor olmak; sonra, yazmak, çizmek, bilgi nam ummana ayağını değdirmek, orada serinlemek etmek, daimi öğrenme hali, ve saire... (bkz: ünsal oskay), (bkz: meral özbek), ve benzeri... ve benzeri - ki bu insanların pek de benzeri yoktur aslında. hâsılı, buraya kadar yazılanlar cümlede kalmayıp, gerçekse keyiftir, zevktir, tadından yenmez, amenna... ama iş kurum'lanmaya gelince, insanın gözünün ferine talip olur o kurum. üniversite robert pirsig'in zen ve motosiklet bakım sanatı'nda söylediği gibi "akıl kilisesi" ise, akademisyen de o kilisenin rahibi, rahibesi, zangocu, claude frollo'su, quasimodo'su'dur (esmeralda'sı, phoebus'u değil ama). ne denirse densin, evet, bir tür köleliktir hâsılı (bkz: #12393785). bilgi de, kurum'a bulaşmış, varlığını kurum'a bağlamış akademisyenin boynundaki ip, elindeki kırbaçtır. özgürlük yanılsaması yanında hediye (bkz: şampuan artı saç kremi). yoksa, "açın kapıları camları güneşe" demiş a. kadir. let the sunshine in.
59 entry daha
hesabın var mı? giriş yap