7 entry daha
  • aynı anda birden çok işle ilgilenen ve bu işlerin her birine odaklandığı için yorulan bireylerde görülen bir durum olarak tanımlansa da, bu örnek kısa vadeli zihin yorgunluğunu tanımlamaktadır. çünkü bu kişiler yeterli enerjiyi tekrar topladıklarında daha dinç bir şekilde işlerini yapmaya devam ederler, hatta kafaları sürekli yoğun olduğu için bu yüksek tempoya alışırlar ve iş hayatlarında başarılı bir şekilde ilerlerler.

    uzun süreli zihin yorgunluğu ise daha ağırdır. vazgeçmek, bırakmak ve ortada çözümsüz duran bir bilmeceye sırtını dönmektir. artık çözemeyeceğini anlamak ve pes etmektir. ancak bu duruma gelmek pek kolay değildir, hem zamanını hem de yaşam enerjini alır günden güne. artık seni zar zor ayakta tutacak miktarda bir enerji parçası kaldığında pes edersin.

    bir kırılma ile başlar herşey. hayatın bir yola girmiş ve bir süredir o yolda ilerlemektedir. derken ya yol biter ya da sen yoldan savrulursun ve düşmeye başlarsın. içinde huzurlu bir şekilde yaşadığın o gündelik rutinin bozulunca, kafanı kaldırıp bakarsın ve yavaş yavaş farkında olmaya başlarsın. bu farkındalık, düştüğün mesafeye, düşerken tutunduğun dallara ve kendine harcadığın zamana bağlıdır. o ana kadar doğru çalışan terazinin artık doğru düzgün çalışmadığını görürsün ilk başta, ama bunu anlayamazsın, anlamak için daha çok erkendir. saatler değil günler hatta haftalar olur düşünme ölçeğin. zihnin aynı soruyu aylarca düşündükçe bırakmaya başlar her gün azar azar. zaman, ateşini, hırsını ve çocuksu gururunu alır elinden; geçici heveslerinden arınmış halde bırakır seni.

    artık kızacak, bağıracak halde değilsin, hem yorgunsun hem de yoldan fırladığın anda sahip olduğun şaşkınlığa, kızgınlığa ve içini kemiren endişelere artık sahip değilsin. yolda ilerlerken sürücü koltuğundaydın ve direksiyon avucunun içindeydi, kontrol sendeydi, çünkü birşeylere hakim olduğunu hissediyordun. derken, yol bitti, kontrol edebileceklerini aldılar elinden, piç gibi bıraktılar seni hem de eşek kadar adamken. içine oturdu, bağıramadın da, herkesten uzağa kaçıp birkaç gözyaşı döktün, elindeki bira şişesini kolun koparcasına fırlattın belki de. bunlar da geçti. yine cevap yok. aylarca düşündün ve en başa döndüm sanıyorsun ya, bu mümkün değil artık.

    aylarca aynı soruya kafa patlatan adamla patlatmayan bir olmaz, olamaz. cevapların olmayabilir, belki de cevap, bir cevabın olmayışıdır. bunu anlamak sana kalmış. ancak şunu farkettin; o hep dimdik duran gururun ve kabullenemeyişlerin gün gelip de hayata karşı boyun eğdiğinde, sanma ki çaresizce dileniyorsun. bu bir büyüme (bkz: büyümek/@yercekimi). hayatın doğal seyrinde bir adım sonrası. bu şekilde devam edecek. zihnin bazı zaman aralıklarında hemen bulamayacak cevapları ve içini kemiren sıkıntılar eşliğinde seni boğacak. resmin içinde tutacak seni ki, bir zaman sonra resmin içinde olduğunu anlayasın, oradan kafanı çıkarıp etrafında neler olduğunu da görebilesin diye.

    zihnini sabahtan akşama kadar yorup güzel bir akşam yemeğiyle kendini şımartıp da soğuk kış gününde battaniyenin altında film izlerken yorgunluktan uyayakalmak değil burada bahsi geçen.
19 entry daha
hesabın var mı? giriş yap