• kesişimsellik. bu şekilde türkçeleştirmek mümkün olabilir. ama hangi dertle ortaya atıldığına ve neyi tanımladığına bakılırsa belki daha uygun bir karşılık bulunabilir.

    grupların hem analitik hem de pratik düzlemde homojenleştirici etkilerine yönelik bir eleştiriyi ya da ikazı içinde barındırdığını söyleyebiliriz. şu sıralar avrupa'da farklı ülkelerde farklı eşitsizlik eksenlerini göz önünde tutan siyasi mekanizmaların geliştirilmesi çabalarında tartışmalarında kendine yer buluyor. mesela, eşitlik kurumları kurulsun, kadın-erkek eşitliği, yabancı hakları, dini haklar, eşcinsel hakları vs. hepsi aynı çatı altında toplanıp aynı yasal düzenlemelerle mi koruma altına alınsın, yoksa farklı kurumlar ve değerlendirmelere mi tabii tutulsun diye kafa patlatıyorlar. türkiye'de insan hakları alanında çalışanların bu tartışmalardan haberdar olduğunu, diğer eşitlikçi örgütlere de bu konuda bilgi aktarımı olduğunu biliyoruz.

    kimberlé crenshaw isimli bir teyzenin ortaya attığı kavramsal bir araç olan kesişimsellik temelde feminist tartışmalarda kendine yer buluyor. ortaya çıkışı, siyahi kadınların deneyimlerinin, cinsiyetin ve ırkın kesişmesi nedeniyle beyaz kadınlardan farklılık arz ettiğini, dolayısıyla bu deneyimlerin patriyarka tarafından eşit derecede ezildikleri argümanıyla aynılaştırılamayacağı saptamasından çıkıyor. yani, siyahi kadınlar siyah ve kadın olmaları nedeniyle farklı/çelişen/örtüşen eşitsizlik mekanizmalarının etkilerinden müzdarip olmaktadırlar (bunu sınıfsal farklılıklar nedeniyle de farklılaştırmak mümkün; alt sınıf-siyahi-lesbiyen bir kadın olursa kesişimsellik açısından kombo da yapabiliriz). üstelik bu eşitsizlikler basitçe toplama veya çarpma yöntemi ile ele alınamazlar. yani siyahi bir kadın ırkçılık+patriyarka tarafından eziliyor değil; aynı şekilde beyaz kadından farklı olarak 2 kere eziliyor da değil. kesişimsellik, kimi zaman çelişen kimi zaman örtüşen ve eşitsizliği pekiştiren durumların olduğu saptamasını yapan bunu da analiz etmenin gerekliliğini ortaya koyan bir araç.

    crenshaw'a göre iki tür kesişimsellikten bahsetmek mümkün: ilki yapısal kesişimsellik* ikincisi ise siyasi kesişimsellik *. yapısal eşitsizlik eşitsizlik eksenlerinin ve bunların kesişiminin kişilerin yaşamlarına doğrudan etkilerinin görüldüğü durumları işaret ediyor. örneğin, abd genelinde boşanmış siyahi kadınların sınıfsal yapıda alt seviyelerde yer almaları, evsiz * kalma tehlikesiyle bu grubun en çok yüz yüze gelmesi, farklılaşan eşitsizlik eksenlerinin kesişimlerinin bu kadınlar üzerindeki direk etkisi için iyi bir örnek olabilir. tabii amerikalıların ve hatta crenshaw'ın "sınıf"ı sıraladığı eşitsizlik eksenleri arasında saymaması da ayrı bir konu...

    siyasal eşitsizlik ise, siyasal stratejiler ve söylemler düzeyinde farklı eşitsizlik eksenlerinin birbirlerini nasıl dışladıklarını, örtüştüklerini veya çakıştıklarını göstermeyi hedefliyor. yine örneğin yapılan bir araştırma siyahi kadınların eşleri veya çevrelerinden şiddet gördüklerinde polise gidemediklerini, bunun önemli sebeplerinden birinin ise siyahi kuruluşlar için çalışan sosyal yardım çalışanlarının, bu şiddet olaylarının raporlanması halinde siyahlar hakkındaki önyargıları pekiştireceği düşüncesiyle kadınları polise gitmemek konusunda telkin ettikleri olduğu ortaya çıkıyor. dolayısıyla, kürtlüğe, türklüğe, müslümanlığa halel gelmesin derken gruplar içinde farklı eşitsizlik mekanizmaları göz ardı edilebiliyor veya işleyişleri birilerinin işine geldiği için müdahele almıyor. sosyalizm/feminizm/siyasal islam/milliyetçilik hangi noktalarda kadınları, etnik, cinsel, dinsel azınlıkları dışlıyor, bu grupların maruz kaldığı eşitsizlik mekanizmalarını pekiştiriyor; bunların ortadan kalkması için ne tür yaklaşımlar ve siyasi düzenlemeler öngörüyor gibi sorular siyasal kesişimselliğin altında yer alıyor.

    seyla benhabib gibi birtakım modernist teyzeler bu kesişimsellik kavramına tersleniyorlar: "böle böle ortak payda bırakmadınız" diye. bir bakıma doğru. bir de, "hakketten yaaa" diye analitik bir araç olarak kullanışlı görünse de hem pratikte hem de siyasal düzenlemelere dönüştürülmesi, nasıl olacağı konusunda zibil gibi belirsizlikler barındırıyor bu kesişimsellik. ama işte fikir jimnastiği yapmak isteyenler olursa, insan hakları, eşitsizlikler, kimlik politikası falan filan düşünmek isteyenler ilgilenebilir.

    yazdıklarından hiçbişi anlamadım diyenler açıp baksınlar: crenshaw, kimberlé w. (1991). mapping the margins: intersectionality, identity politics, and violence against women of color, stanford law review, vol. 43, no. 6., pp. 1241–1299.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap