• acton "nationality" adlı makalesinde iki toplum modeli belirliyor: fransız ve ingiliz. ilkine kıta avrupası veya birlik modeli (bm); ikincisine anglo?sakson modeli veya harmoni modeli (hm) adını da veriyor. lord acton'ınkine benzer yaklaşımlar 20. yüzyılda hayek ve 21. yüzyılın başlarında kukathas tarafında da geliştirildi.

    bm'de toplum kavramı kolektif iradenin kesin ve daimi üstünlüğü fikri üzerine oturur. başka hiçbir amaç ve değer birlik ideali karşısında değer taşımaz. bm toplumu homojenize etmeye çalışır. ülke sakinlerinin haklarını ve isteklerini bastırır. farklı menfaatleri hayali bir kolektif öznede bir araya getirir. bireylerin şahsî eğilim ve ideallerini birlik uğruna feda eder. doğal hakları ve yerleşik özgürlükleri çiğner. iyi toplumun her bakımdan birleşmiş ve bütünleşmiş toplum olduğunu kabul eder. lord acton bm'nin felsefi izlerini ve pratik yansımalarını rousseau'nun fikirlerinde ve fransız ihtilâli'nde bulur.

    hm çeşitliliğe değer verir, birlik yerine harmoniyi gözetir. ideal bir toplum yaratma, toplumu önceden tanımlanmış bir yapıya dönüştürme peşinde koşmaz. insanlara ve insan gruplarına ne iseler o olarak saygı gösterir. doğrunun ne olduğunda anlaşmayı hedef almaz. beraber yaşama kurallarının neler olduğunu veya olması gerektiğini araştırır. özgürlüğün herkese aynı biçimde fayda sağlayan ve toplumsal muhalefet yaratmayan tek değer ve pratik olduğuna inanır.

    bm ile hm farklı devlet felsefelerine vücut verir. hm özgürlüğün temel şartı olarak kamu otoritesinin sınırlanmasını talep eder. kamu otoritesinin her seviyede ortak yaşayış kurallarına bağlı ve onları korumakla mükellef olmasını ve bireylerin hayatına ve toplumsal akışa asgarî seviyede müdahalede bulunmasını ister. bireylerin, birey gruplarının, yerleşim birimlerinin kendi kendilerini idare etmesini değerli ve yararlı bulur; adem-i merkeziyetçiliği savunur. devletin efendi pozisyonuna oturmamasını, toplumun hizmetkârı görevini üstlenmesini diler.

    bm, devleti teknik bir kayıt olmaktan çıkartır, ideolojik bir cihaza dönüştürür. böylece devlet kendine toplumdan bağımsız bir misyon seçer ve topluma kendisinin belirlediği bir toplum modelini empoze eder. hangi amacı devletin tek hedefi hâline getirirse getirsin, bu model (19. yüzyılda olduğu gibi) mutlakiyet veya (20. yüzyılda olduğu gibi) despotizm doğurur. hedef ister bir sınıfın avantajı (sosyalizm); ister ülkenin güvenliği ve gücü (faşizm); ister bir dinin korunması ve egemen kılınması (dinî totaliterizm) olsun, sonuç aynıdır. bm bireysel özgürlük ve kendi kedini idare eden beşerî birimler fikrini sevmez. adem-i merkeziyetçilikten nefret eder. siyasî sistemi merkezîleştirir. kamu otoriteleri aracılığıyla bireylere ve topluma doğru inanç-din, doğru hayat tarzı, doğru düşünce, doğru kılık-kıyafet vs. dayatır. eğitimi topluma karşı bir silah gibi kullanır. okulları öğrencilere belli değerlerin empoze edildiği bir alana çevirir. sivil toplumu budar. toplumu atomize bireyciliğe iter. bireylerin kendisi dışındaki oluşum ve kurumlara saygı ve sadakat göstermesine tahammül edemez. bu yüzden, gönüllülüğe dayanan cemiyet ve cemaatlere savaş açar. ancak, bir taraftan da, ülkeyi herkesin ona tam olarak biat ettiği bir tekil cemaate dönüştürmeye çalışır.

    http://www.zaman.com.tr/…ndumun-anlami&habersayfa=0
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap