63 entry daha
  • canlarim, cigerlerim. bitanelerim. hayatimda asik oldugum ilk grup. 80lerin sonuna dogruydu sanirim. trt 1 - trt 2 bol bol it's a sin'i gosteriyor. klip mukemmel, pek esrarengiz, pek ortacag, engizisyon mahkemeleri filan, kesisler, sarki da super. ne zaman ciksa ailecek kilitleniyoruz ekrana. ama henuz grubun adini filan bilmiyorum. kucugum daha cok kucugum. sonra always on my mind 'i gosteriyor trt 2 de aksama dogru programi. artik yok. artik seda sayan var. yemekteyiz var. neyse, ben yine bayiliyorum parcaya. klip bir acayip. arada abim dinliyor meshur cekme kaset lerinden. ve bir gun orta okulda cok yakin bir arkadasim, al sunu dinle diye bir kaset tutusturuyor elime. introspective. aa bu o grup degil mi? "dinle begeneceksin" diyor. uzeri gokkusagi renkleri. sade bir kapak. icinde elinde minicik bir kopek tutan neil, onun arkasinda chris. henuz adlarini bilmiyorum gerci. koyuyorum sanyo teybimize. takiyorum abimin yaptigi kolonlara ( boyle acayip bir abim var benim, elektronik manyagi o zaman, televizyonun devrelerini sokuyor yeniden takiyor filan, hatta beko hitachi televizyonumuza uzaktan kumanda yapiyor, sirf zevkine, ilginc bir varlik) neyse, basliyor left to my own devices. ve benim icin her sey sonsuza dek degisiyor. o alti parcalik kaset benim hayatim oluyor. (kopegin turu de chihuahuaymis bu arada) okula giderken yolda walkmanimde, aksam eve geldigimde teypten, gece yatarken yine kulakliklarimdan domino dancing, i'm not scared akiyor. sozlerini bulmaya calisiyorum. abimin butun 17 leri bravo lari karis karis taraniyor. o yetmiyor eski kitapcilara gidiliyor butun eski smash hits ler, blue jean ler ozenle sayfa sayfa taraniyor. sarki sozleri, resim, roportaj, makale ne varsa kesilip saklaniyor. bir pet shop boys defterim var artik. arkadaslarim new kids on the block defterleri yapiyorlar halbuki. kimse benim pet shop boys takintimi anlamiyor. abim haric, kuzenim haric ve her seyin musebbibi o arkadasim haric. unkapani'na gidiyor abim benim icin eski albumleri bulmaya. actually ve please ile donuyor. bu sefer onlara sariyorum. dunya dagitim merkezine gidiyor, kucak dolusu dergiyle donuyor. piccatura'nin da mudavimiyim. okuldan sonra oraya ugraniyor. yeni bir sey mi var mi diye bakiliyor (bkz: piccatura/@dubstar). klipleri yakalamak icin belli programlari bekliyorum deli gibi. sonra number one basliyor, ardindan mtv's most wanted. pop saati zaten bir cevher. erhan 'wilson phillips' konuk illa ki pet shop boys yayinlayacak. internet yok. twitter(!) yok. zaten o takintili halimle bir de internet gibi bir deryaya sahip olsaydim, dusunemiyorum. herhalde okulu zor bitirirdim. ama simdi acsam en az 10 klibini birden izler, roportajini download eder, belki de neil ve chris le yazisabilirdim bile. neyse, bizde o zaman henuz video yok nedense. o yuzden klipleri arkadaslarimdan cekmelerini rica ediyorum filan. bu arada bulamadigim sarki sozlerini cikariyorum. turkceye cevirmeye calisiyorum. roportajlari, her seyi. ingilizceme acayip katkisi oldugunu goren annem babam da memnun bu takintimdan aslinda. sadece babam arada bir odama girip yine bu zirzoplarin(!) posterini mi astin demekten zevk aliyor. neil'a da asigim bu arada. once aklima gelmiyor gay oldugu. bir sure sonra supheleniyorum ama. sonra da amaaan deyip geciyorum. bana ne. sonraa evet sonra, bir fikir geliyor aklima. neden baska psb hayranlarini bulmuyorum? yaziyorum blue jean'in mektup kosesine. ilanim yayinlaniyor ve her gun mektup yagmaya basliyor. cidden. sanirim yaklasik 100 tane mektup gelmistir. hatta postaci soruyor anneme bir gun, "burada unlu biri mi oturuyor diye? (!) ebru gundes'in mektuplarini gotururmus eskiden. ama yazanlarin sadece 15-20 tanesi gercek psb'ci. digerleri alakasiz tipler: "boyum 1.80, gozum yesil" diye baslayanlar mi istersin "o dedigin grubu cok seviyorum" deyip ardindan kelalaka yazanlar mi... kimisi cok komik hatta (hala saklarim, zaten mektup atmaya kiyamam ben) neyse ozenle seciyorum mektup arkadaslarimi. bir sure mektuplasiyorum diger fanlarla. hatta bulusuyorum, resim alisverisi, kaset alisverisi yapiyorum vs. ama sadece bir tanesiyle gercek dostlugu yakaliyorum, ki bugun hala dostumdur. hatta beraber ingiltere'deki psb fan club'a uye oluyoruz. orjinal dergiler geliyor bir sure, imzali posterler... sonra ne oluyor? hayat. universite. insan buyudukce zevkleri gelisiyor, degisiyor... zaten bu arada depeche mode hastasi da olmusum. dm ve turevlerini dinliyorum. sonra gittikce rock'a kayiyorum. psb'yi daha az dinliyorum ama her yeni cikan albumu aliyorum da. konser dvd sini izliyorum. ve bir gun ilk askim istanbul'a geliyor konsere. rock'n'coke 2003. hayatimda ilk ve son kez canli dinliyorum, yakindan goruyorum. uc bes metre otemdeler. inanamiyorum. ve hala ayni heyecan ve tutkuyla izliyorum ama buruk bir sevincle. cunku senelerce hayalini kurdugum olay gerceklesiyor ama en az bir 10 yil sonra. ve "masumiyet muzemin" en nadide parcasi olarak bas kosede yerini aliyor. pet shop boys. evcil hayvan dukkani cocuklari. mektuplar guzeldi. yazismalar. calinmaktan yipranmis kasetler. korsan inlay card lar (bkz: actually/@dubstar). heyecanla alinan, coskuyla okunan dergiler. cevrilmeye calisilan sarki sozleri. trt 2. ozel kanallar yeni yeni turemis. kisacasi, yoklukta kolayca ulasamamanin, mecazi anlamda dokunamanin, sinirli bilginin getirdigi gizemin korukledigi bir ask. o yuzden asla tam tukenemedi. o yuzden bu kadar keyifliydi belki de.
98 entry daha
hesabın var mı? giriş yap