8 entry daha
  • yavaş adımlarla geldi. şadırvanın altı taş üstü ağaç oturağına usulca yerleşti. önündeki bakır alaşımlı musluğa kilitlendi gözleri gayri ihtiyarî.
    musluğun ucunda damlamak ile damlamamak arasında kararsız kalmış su tanesine vuran yansımasını çözmeye çalıştı bir süre. beceremeyince de şehadet parmağını uzatarak bu bekleyişe bir son verdi.

    ezana daha vardı.
    israf? israf ise haramdı.
    ucu ıslanmış şehadet parmağını, yerçekiminin çağrısına uyup göz kapaklarına doğru inişe geçmiş kaşlarıyla buluşturdu. hilal şeklini alasıya değin...

    "nasıl da esiyor mubarek ince ince" diye mırıldandı.
    kendini bildi bileli, yaz kış tatlı bir esinti muhakkak olurdu bu cennet parçası cami avlusunda.
    yüreği darlanınca gelir, şadırvanın altına oturur, yüzünü çınar ağaçlarına çevirir, saatlerce tefekkür ederdi.
    ezan-ı muhammedi başladığında artık gamdan, kederden arınmış bir ruh ile yerinden kalkar "elhamdülillah" diyerek mescide yönelirdi.

    küçükken babasıyla birlikte diktiği çınar ağacına çevirdi yüzünü. kocaman olmuştu o küçük, zayıf fidan.
    hatıralar birbiri ardınca buğulandı gözlerinde.

    "oğul!" demişti babası.
    "oğul! 'sebbeha lillahi ma fi's-semâvâti ve mâ fi'l-ard' sırrına kulak veresin.
    cemâdât, nebâtât ve hayvânât deyip geçmeyesin.
    vesile olduğun her "sübhânellah", rahmet-i rahmânı celbeder, bilesin!".

    "baba" dedi hıçkırarak, "rabbim, gani gani rahmet eyleye, sen gittiğinden beri her sene, on ağaç dikerim,
    beşi senin niyetine".

    arka cebinden beyaz mendilini çıkarıp göz yaşlarını sildi.
    koca seksen yılı devirmiş ama şu olur olmaz her şeye ağlama hastalığından bir türlü kurtulamamıştı.
    bir yandan ağladı, bir yandan sildi. durulunca göz pınarı, ummana daldı.

    ta ki hoparlörden yükselen ve telefon zilini andıran ruhsuz, çirkin ses, destursuz çekip alana kadar tefekkür ummanından...

    "allahım defet!" dedi.
    "ezanların başına eklenen bu mekanik gürültüyü defet!
    yavrularımız artık bu zırıltıyı ezanın aslından bilir oldu.
    müezzinlerin şerefelerden yükselen yanık ve çıplak seslerini özledik allahım!
    gayri ömrüm tamam olmak üzere. bir daha bu nasip olur mu bilemem.
    lakin ahfâdımızı olsun bundan mahrum eyleme allahım".

    başlayan ezanla birlikte usul adımlarla yöneldi refrefine.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap