253 entry daha
  • ali ağaoğlu'nu anlatabilecek tek kelime varsa "çakmadonaldtrump"dır. tek kelimeyle ifade etmiş olmadım sanırım. tek kelimeyle tekrar tanımlamaya çalışayım: "lazmüteahhit" gene olmadı. ağa. bu oldu sanırım. tüm arabalarının plakasında da aga yazıyor. amına koyiim sanki istanbul'da 10 tane rolls royce phantom cabrio araba var da, ali ağaoğlu'nu görüp tanıyamayacağız plakasına bakacağız "aga" yı görünce aaa bu ali ağaoğlu'nun arabası değil mi? evet evet bak direksiyondaki de ali ağaoğlu'nun ta kendisi diyeceğiz.

    neyse reklamı piyasaya çıktı da artık herkes ali ağaoğlu'nu görür görmez şıp diye tanıyabilir oldu. bundan 2 sene önceydi sanırım. akaretler'deki w hotel'de görmüştüm kendisini. w hotel'in barının popüler olduğu zamanlardı, belki hala popülerdir ben bir daha gitmedim. ama o zamanlar serdar bilgili filan barda duruyor, spice market diye bir restoran filan var (baharat pazarı) o acayip popüler, serdar bilgili akaretler'deki projeyle paranın .mına koymuş, ali ağaoğlu zaten 70'lerde istanbul'un çeşitli bölgelerinde kapattığı arsaların rantını (hala) yediğinden, kurnaz laz müteahhitlik yapıp malzemeden de tasarruf (çalıyor demiyorum dikkatinizi çekerim) yapmayı bildiğinden filan o da bir acayip ego şişkinliği içerisinde, biz de arkadaş grubumuzla eğlenmeye dışarı çıkmışız.

    benim o zamanlar (ve hala) bentley'im veya ferrari'm yok. aston martin'in yeni modelini satın alamadım veya doğuş otomotiv'in 5.1 milyon tl fiyatla sipariş üzerine getirdiği 1001 beygirlik bugatti veyron'ları, paranın satın alabileceği en pahalı arabayı ben nasıl alamam, yazık benim müteahhitliğime gibi derdim tasam da yok. der die dasım da yok. nasıl denk geldiyse akaretler'e eğlenmeye gitmişim. insan bazen kendini tanımadığı civelek bir arkadaş grubuyla süper samimiymiş gibi ortamlarda bulur ya öyle bir şey.

    aslında süper de eğleniyorum onca kasıntı pezevenge rağmen (sözüm meclisten dışarı w hotelden içeri). neyse hatırlamıyorum, ali ağaoğlu geldi yanında iki tane kevaşeyle (ablaları tanımıyorum muhtemelen onlar da beni tanımazlar zaten bana uzak ağa'ya yakın olsunlar), hatunlar sarışın ama onlar da ivana trump değil sonuçta, çakma sarışınlar. dip boyaları gelmiş. deep deep inside deep, deep down inside deep şarkısı çalıyor kafamda. yanlış anlaşılma olmasın kevaşe deyince şimdi, o tabiri kullanmayı da hiç sevmem sanki kendimi yüceltir diğerlerini aşağılar gibi. sonuçta onlar da insan evladı. ama insan evladı kevaşeler işte, başka da bir tanım gelmiyor aklıma. manken olsalardı iki mankenle gelmiş derdim, güzel kadın olsalardı iki tane alımlı bayanla ortama girdi, vallahi milletin dibi düştü derdim, klas tipler olsalar neyse bu bahsi kapatıyorum. neyse ablaların boya-kaporta sağlam duruyor (dip boyası haricinde), uzaktan metine yakından g.tüme benziyor denir ya aynen öyle. bu arada sayın ağaoğlu hanım kızlarımızdan daha fit duruyor. beyaz gömlek, omza atılmış uçuk renkli süveter, yanık bir ten (sanıyorum şantiyede çok kalmaktan ama tam olarak amele yanığı da değil onun daha klası)

    uzaktan bakınca insan, ortamın alpha male'i ali ağaoğlu iki tane trophy wife'ı koluna dolamış, akşam eğlencesinde güzel buzlu-kovalı, şampanyalı, grey goose'lu belvedere'li bir ortam yaşıyor, zenginler işte yine buzlu bademi bulmuşlar g.tlerine tıkıyorlar zannediyor. görüntü itibariyle belki öyle ama ben içten içe ali abi'nin acı çektiğine eminim. 14 tane aracın taşıt vergisini ödüyorsun bir kere. yani ben maserati quattroporte (italyancada 4 kapılı demek, quattro:4 porte:kapı) gts'nin, lamborghini gallardo superleggera'nın (gallardo ispanyolca'da heybetli, gösterişli superleggera da süper hafif demek), ferrari california (california ingilizce'de kaliforniya demek), porsche cayenne'in (cayenne kızılderili dilinde denizden kum çekerek kıyak hazine arazisine toplu konut diken beyaz adam demek) motorlu taşıtlar vergisi ne tutuyor bilmiyorum diye ali abi'nin çektiği acıya mı kayıtsız kalayım.

    bizim ödediğimiz araçların vergisi bile eşşek yükü para tutuyor, sen onca beygir güçlü, efendime söyleyeyim v12, 5 litre motorlu araba alırsan ona ne kadar para verilir, ilkokulda oran orantı sorusu çözen bebeye sorsan söyler sana.

    ali ağaoğlu bir açıklamasında şöyle demiş aynen aktarıyorum. ağaoğlu, şöyle konuştu (bkz: şöyle konuşmak):

    "ben her yere bu lüks araçlarla gidiyorum. şantiyeleri bile rolls-royce ile dolaşıyorum. kullanmayacaksam, hakkını vermeyeceksem niye bu kadar para verdim ki. ben otomobillerin markasını, frenini, direksiyonu bilirim. teknik çok anlamam. mesela yolda lastik patladı mı değiştirmek için hiç uğraşmam. araç beni götürene kadar gerekirse jantın üstünde giderim. kaldığı yerde aracı bırakırım. anlamadığımdan değil, uğraşmam. bazıları araçlarını sevgilisi gibi sever ben ise en ücra yerde bırakırım gerekirse. ben kullanmayı severim. mesela çukurlarda herkes frene basar ben gaza basarım, düşünmeden geçerim. o parayı veriyorum o araçların hakkını vermem lazım. yok çukurda yavaşla, yok tümseğe dikkat et. hiç uğraşamam."

    şimdi şantiyeleri bile rolls-royce ile dolaşıyorum demiş ya normal aslında. çünkü diğer arabaları ferrari, maserati, lamborghini, mercedes s500 bütün bu arabaların ortak özelliği ne? pahalı olmaları mı? gösteriş yapmayı seven özgüven eksikliğine sahip insanlar tarafından kullanılmaları mı? çok benzin yakmaları mı? motorlu taşıtlar vergilerinin anasının nikahı olması mı? tabii ki hayır. bütün bu arabaların ortak özelliği g.tlerinin yere yakın olması. öyle olunca şantiyede ferrari'ye binemezsin. şantiyede ferrariyle çukurda fren yerine gaza bas bakayım noluyor. rolls royce'la artistlik yapmak kolay tabii...he-heeyt kimi kandırıyon yavrum sen? (şantiyede artistlik yapmak kolay dediğim arabanın fiyatı 3 milyon tl'ymış bu arada, ağaoğlu my world residence şantiyesindeki damper kullanıcıları çarptığında filan muhakkak yevmiyelerinden kesiyordur ağaoğlu). fakat anlamadığım iki şey var. birincisi bir insan garajında iki tane range rover ve bir tane porsche cayenne jip dururken neden inşaat şantiyelerini rolls royce ile gezer? ikincisi de bir insanın garajında neden iki tane range rover olur?

    ben isterim ki, ali ağaoğlu ikide birde özenti gazetecilerin sürekli haber yapıp, işte ağaoğlu'nun garajı, işte efendime söyleyeyim ağaoğlu'nun 14 tane arabası, işte ağaoğlu'nun statü sembolleri, işte ağaoğlu'nun zenci rap yıldızlarını aratmayan süper lüks otomobilleri diye gündeme getirdiği araçlarını toplumun önüne tam olarak çıkarsın. kendisi gazetelerde boy boy herkeş iyi yaşamayı hakediyor diye ilanlara çıkıyor. nasrettin hoca'nın dediği "ver biraz da biz ölelim." 14 tane araç var. 70 milyon insan olsa, her bir araçla 5 milyon tur eder. hatta çok daha az, çünkü yaşlılar çocuklar ehliyeti olmayanlar (gerçi maserati'ye binmek bence ehliyeti olmayanların da hakkı olmalı) onları da düşersen en fazla 1 milyon tur eder. öyle arabayı dağa taşa şantiyeye süreceğine bir aparat taktır, jeton makinası filan 1 tl'ye vatandaş gönlünce gezsin, mercedes'e binsin, ferrari'yle bebekte 3-5 tur atsın. deposunu da aldığı gibi doldursun teslim etsin. sen de sevaba girersin. bu işte birinci önerim.

    ikinci önerim ise, o kadar arabayı bir anda sergileyemiyorsun, aynı anda iki range rover'a binemiyorsun, misal bir bentley continental gt aracın var aynısının bir de bentley continental gtc modeli var. dışarı çıktın hava güzeldi, yağmur yağdı hadi getir gt'yi, hava açtı hadi bakalım gelsin cabrio diyemiyorsun. mesela nişantaşı'nda maserati'yle dolaşıyorsun iki tane kevaşeye denk geldin, birisi dedi ki "ay ne güzel araba" öteki de dedi ki "ay bu da güzel ama ben ferrari'li olsa kesin verirdim." hadi bakalım buyur buradan yak (kısa malboro uzatır.)

    ne yapacaksın? nişantaşından kalk garaja git ferrari'yi çıkar, köprü trafiği filan getirene kadar güvercinler uçar. yani demek istediğim onun yerine bir milli bayramda, 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı olabilir, 19 mayıs gençlik ve spor bayramı olabilir veya 15 haziran görgüsüz ve spor araba bayramı olabilir (öyle bir bayram var mıydı tam emin değilim) bir geçit resmi esnasında, protokolün filan önünden 14 tane arabayla geçit töreni düzenleyelim. mesela şöyle bir anons yapılabilir: "şimdi de 2 milyar dolara yaklaşan kişisel servetiyle, hem türkiye'nin hem de dünyanın sayılı zenginleri arasında yer alan, ağaoğlu şirketler grubu'nun patronu ali ağaoğlu ve arabaları geçiyor." devletin valisi, kaymakamı da tüm ulusumuz da seni ve arabalarını ayakta alkışlayalım. bilmiyorum senin için bu kişisel servetini takdirimizin yeterli bir ifadesi olur mu?

    birinci önerimde sosyal fayda var. ikinci önerimde ego tatmini var.

    neyse konuyu fazla dağıttım. ben kendisini w hotelde gördükten 2 sene sonra bu kez bebek kahvesi'nde gördüm. bu kez yanında 2 değil 1 tane, daha alımlı, daha hanımefendi, daha güzel, daha çekici, daha bakımlı (dip boyası gelmemiş) ama daha kevaşe bir hatun vardı. bentley continental gtc ile gelmiş (rolls royce'u şantiyeye bırakmıştı herhalde) bebek kahvesi işte adı üstünde, 0 ila 4 yaşındaki bebeklerin (iq itibariyle) "designer zıbın"larıyla boy gösterdiği bir kahve. goethe'nin sözü aklıma geldi kendi acımız, bize başkalarınınkini bölüşmeyi öğretir. yanına gidip, "ali abi o gün w hotel'de çektiğin acıları gördüm, yanına gelip skerim böyle aşkın ızdırabını, koskoca 2 milyar dolarlık adamsın hiç yakışıyor mu kezbanlarla takılmak, gel senle eküri takılalım, bırak uludağ ağaoğlu my resort'u, bebek kahvesini, türkbükünü, kürt böreğini...aspen'e kayağa gidelim, gerekirse isviçre'de chalet kiralayalım, fashion tv partilerinden, st. tropez'den çıkmayalım, palm beach'te sahili gören 3+1 ev tutalım, gidelim ingiltere'ye manchester united'ı satın alalım, ne bileyim satmasalar bile en azından fiyat teklifi verelim, namımız yürüsün..." diyecektim fakat o gün biz de içkiyi ağzımızla içmediğimizden cümleleri tam olarak toparlayamam diye düşündüm....filan bunları diyecektim kendisine...fakat tam arabadan iniyordu o arada. şimdi dedim, tam ben yanına yaklaşırken ağaoğlu arabanın anahtarını uzatıp, bilader fazla uzağa park etme istersen birazdan kalkacağız deyip bizi orada değnekçi modeline, vale formatına sokarsa, eşin dostun maskarası olursak ne fena olur diye düşündüm. vazgeçtim.

    montaigne'in bir sözü var "kral da dilenci de aynı iştahla acıkır." diye. ne anlama geldiğini bilmiyorum ama şahsen benim rolls royce'um olsa, 2 milyar dolar servetim olsa, bebek'te 1 kez kahvaltı yapıyorsam, şantiyede amelelerle 5 kez kahvaltı yaparım şeklinde bir hayat tarzım olur muydu? bu nasıl bir yaşam tarzıdır? veya bu bir tarz mıdır veya hayat mıdır, hayatsa herkes iyi yaşamayı hakediyordan kastedilen böyle bir hayat mıdır? rolls royce sipariş et, gümrükten çek, gümrük vergisi öde, motorlu taşıtlar vergisi yatır, motorlu taşıtlar vergisi yatır, motorlu taşıtlar vergisi yatır, ....bebek lucca'ya git kevaşelere mojito ısmarla, bebek kahvesine git kevaşelere menemen ısmarla, şantiyeye git amelelerle menemen ye, televizyona çık kendi şirketinin reklam filminde oyna, kendi şirketin sana 1 milyon dolar ödeme yapsın, w hotel'e git loca tut, 50 euroluk şişe açtır, 1000 euro hesap öde....
1793 entry daha
hesabın var mı? giriş yap