4 entry daha
  • emr-i bil ma’ruf ve nehy-i ani’l münker, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışma yönündeki faaliyetler için kullanılan dini, ahlaki ve hukuki bir tabirdir. çeşitli ayet ve hadislerle sabit kılındığı üzere bu fiil kadın erkek her müslümanın yapması gereken dini bir vecibedir.

    ma’ruf sözcüğü arapça’da “bilmek, anlamak” anlamına gelen irfan kökünden gelmiş olsa da gerek cahiliye döneminde gerekse islami terminoloji’de “iyilik, ikram, gönle hoş gelen söz ve davranış” anlamında kullanılmıştır. ‘bir şeyi bilmemek, bir şeyin zor olması ve sıkıntılı olmak’ manasındaki nekaret köklü münker sözcüğü ise ‘tasvip edilmeyen, yadırganan, sıkıntı duyulan şey’ olarak algılanagelmiştir. hiç şüphesiz ki bu “iyilik ve kötülük” kavramları islami süzgeçten geçirilip değerlendirildikten sonra belirlenen müspet ya da menfi hareketlerdir. yani ragıp el-isfahani’nin de belirttiği gibi ma’ruf, akıl ve şeriatın iyi olarak nitelendirdiği fiilleri ifade eder. münker sözcüğü de yine aklın ve şeriatın benimsemediği, yadırgadığı şeylerdir.

    hakkındaki ayetler ve sahih hadislerden ötürü bütün islami ekollerde kendine yer edinmiş olan bu davranış, mu’tezile mezhebinin 5 temel prensibinden biri olarak karşımıza çıkar. mu’tezile ulemasının emir bil ma’ruf ve nehyi ani’l münker prensibi üzerinde ehl-i sünnet alimleri kadar durmadığı iddiasına karşılık birey olarak mutezililer bu prensibi uygulamada diğer mezhep mensuplarından çok daha duyarlı olmuşlardır. buna mukabil önemli mutezili alimlerinden biri olan zemahşeri ünlü ‘el-keşşaf’ isimli tefsirinde “içinizden hayıra çağıran, ma’rufu emreden münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun” (al-i imran,104) mealindeki ayeti yorumlarken bu görevi ancak maruf ve münker ile bu husustaki emir ve nehyin metotları hakkında bilgi sahibi olanların yerine getirebileceğini, aksi halde iyiliğin kötülük veya kötülüğün iyilik zannedilmesi gibi hatalara düsülebilecegine değinir. ancak tarihsel süreci incelediğimizde mutezile mezhebinin iktidara hakim olduğu dönemde yaşanan olaylardan, zemahşeri’nin bu yorumuna uyum oranın çok düşük olduğunu söyleyebiliriz.

    iyiliği emredip kötülükten nehy etmek adına dönem mutezilileri kimi zaman kendi düşünce ve yorumlarını diğerlerine dikte yolunu uygulamış, özellikle mihne döneminde kendileri gibi düşünmeyen mü’minlere büyük sıkıntılar yaşatmışlardır. buna örnek olarak da halife me'mun zamanında kur'an'ın mahluk olduğu tezini kabul etmeyen ahmed b. hanbel'in takibata uğramasını gösterebiliriz. mutezililerin bu prensibi uygulamada göstermiş oldukları sertliğin daha sonra hızla taraftar kaybetmelerine sebep olduğu iddia edilir.

    yararlanilan kaynaklar: dia, dr. kemal işik
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap