13 entry daha
  • 1968 sonrasında giderek bölünmeye başlayan, bir zamanın umut veren partisi.

    yaygın kanının aksine, tip içindeki mehmet ali aybar-behice boran uyuşmazlığı prag baharı nedeniyle oluşmamıştı. sovyetlerin çekoslovakya'yı işgalini hem aybar, hem de boran eleştiriyordu. boran'a göre "bu müdahelenin hiçbir yönden haklı, hatta geçerli görülebilecek yanı" yoktu ve işgal "milli bağımsızlık ve eşitlik haklarına olduğu kadar sosyalizm ve sosyalist enternasyonalizmin ilkelerine de aykırı"ydı*.

    boran'ın anlattığına göre, aybar ile aralarındaki temel fark "seçim propagandasının ana teması"ydı. aybar türkiye'de halkın ana sorununun hor görülmek olduğunu iddia ediyor ve bu yönde düzeltmeler yapılmasını öngörüyordu. boran ve arkadaşları ise klasik marksist düşünceyi kelimesi kelimesine yansıtmak adına, hor görülmenin aslında sınıfsal savaşımların, sömüren-sömürülen ve egemen-ezilen kesim ilişkisinin ürünü olduğunu söylüyordu. benzer şekilde, aybar konuşmalarında "bütün insanlık tarihi özgürlük mücadelesidir" dediğinde, orjinal marksist düşüne tamamen bağlı kalan muhalifler onu "bütün tarih sınıf mücadeleleri tarihidir" diye düzeltiyordu. aybar "güleryüzlü sosyalizm"den bahis açtığında parti içindeki tepkililer, temel belgelerde böyle bir deyimin geçmediğini iddia ederek bu durumu yadırgıyorlardı. muhaliflere göre sosyalizmin türkiye'ye özgüsü, ya da güleryüzlüsü olamazdı çünkü klasik marksist jargon bu deyimlere yer vermiyordu.

    kanımca iki taraf da aslında aynı şeyi demesine ve aynı gaye uğruna çalışmasına rağmen, yaşanan olayların etkisiyle durum fazlaca abartılmıştır. aybar'ın "sınıf savaşımı" yerine "hor görülmek"ten bahsetmesi, "sınıf mücadelesi" yerine "özgürlük mücadelesi" demesi zerre fark yaratmamalıdır. 1965 seçimlerinde yüzde 2.83 oy ile 15 milletvekili çıkaran tip, ilerleyen yıllarda bu oy oranını daha yukarı çekemediği hatta 1969 seçiminde %2.58'e düşürdüğü için çalkantılar yaşamıştır. kanımca bu başarısızlık hissi, bir değişiklik arzusuna yol açmış ve aybar ile boran arasındaki ufak söylem farkları, sanki çok büyük uyuşmazlıklarmış gibi kabul edilerek ayrılıklar yaşanmıştır.

    parti içindeki bölünmeyi anlayabilmek için dönemin şartlarını da incelemek gerekir. süleyman demirel hükümetinin amerikan yanlısı bir dış politikayı "biz atatürk'ün dış politikasını uyguluyoruz" diye yansıtmaya çalışması, tip'in büyük tepkisini çekmiş ve parti mensupları bu konuda eleştiriler yapmışlardır. adalet partisi vekillerinin tip'li mebusların sözünü sloganlarla ve hakaretlerle kesmesi, hatta tip'li milletvekillerini meclis içinde linç etmeye kalkması sol düşünce üzerinde derin etkiler yaratmıştır. iyi niyetle laf anlatmaya çalışan milletvekillerini yuhlamanın, konuşturmamanın, dövmenin sonucu gözle görülür olmuştur. zira kitlesel sol, haklı olarak artık parlementarizmin işe yaramadığını düşünmüş ve üniversite gençliği ile kucaklaşarak sokak hareketine daha çok önem vermiştir.

    oyların ve parti tabanının beklenen patlamayı yapamadığı, meclisteki çalışmaların düşmanca karşılandığı bu dönemin psikolojisi, tip üyelerini boran ve aybar'ın söylemlerindeki ufak farkları bahane etmeye itmiştir. daha da önemlisi, çok nüfuzlu bir figür olan mihri belli'nin milli demokratik devrim eğilimi üniversite gençliğinin desteğini almıştır. işte bu sebeplerden ötürü partide belli, aybar ve boran taraftarları yavaş yavaş ayrılmaya başlamıştır.

    solla alakalı her düşünceyi "sovyet yandaşlığı ve uşaklığı" ilan edip, sanki solcular bu ülkenin menfaatini istemiyormuş gibi bir izlenim yaratanların "hainler moskova'ya!" diye def etmek istediği ve bu doğrultuda millet meclisi'nin içinde dövmekten bile çekinmediği insanlardır türkiye işçi partililer.

    tıpkı diğer sosyalistler gibi, ülkeyi sscb'nin kontrolü altına vermeyi istemek** gibi bir yalanla haksız yere suçlanmışlardır.

    fakat..
    düşmanca saldıranların görmezden gelmekten bıkmadığı bir gerçek, tip'nin* ülke egemenliğine ve tam bağımsızlığa ne kadar önem verdiğidir:

    "ikili anlaşmalarla amerikan devletinin üsleri haline getirilmiş bu vatan topraklarına, amerikalıların izni olmadıkça devlet kademelerinde hangi yeri işgal ederse etsin, hiçbir vatandaşımız ayak basamaz. yurdumuzdaki amerikan üslerine türk zabıtası giremez, türk subayı, türk komutanı, türk hakimi giremez, milletin vekilleri giremez, türk bakanları giremez. bu üslerden havalanacak uçaklar, füzeler bizim haberimiz olmadan, büyük millet meclisi'nin onayı alınmadan, yurdumuzu her an vahim tehlikelerle karşı karşıya bırakabilir. hal böyle iken hükümet programında bu durumun sona erdirileceğine dair tek bir kelimeye rastlamadık. tersine amerika ile olan münasebetlerin daha da kuvvetlendirileceği söylenmektedir. bu şartlar altında bugünkü bağımlı durumumuzun ortadan ne yoldan kaldırılacağına dair somut teminat verilmedikçe ve hele amerika ile olan münasebetlerimizin daha da kuvvetlendirilip geliştirileceği ifade edilirken, hükümetin atatürk dış politikasını izleyeceğine dair sözlerini şüphe ile karşılarız." mehmet ali aybar, millet meclisi tutanak dergisi, cilt 1, 176-177

    ülkenin sol yanından gelen bu tür bağımsızlık söylemlerinin, atatürkçülüğü kavrayamadığı halde milliyetçi geçinen cenahlar tarafından düşmanca "siz yurdumuzu komünist rusya'nın egemenliği altına sokmak istiyorsunuz!" ithamı altında yok edilmek istenmesi.. mecliste bağımsızlıktan bahis açanların yuhlanıp, dövülmesi.. türkiye topraklarındaki yabancı etkinin pasifize edilmesi gerektiğini söyleyen ve sovyetler birliği'nin yayılmacı politikalarını bile eleştiren insanların "moskova'ya def olun!" sloganları ile susturulması.. bu berbat hırs uğruna cihat çağrısı yapıp, insan öldürülmesi..
    gerçek vatanseverlik böyle oluyor herhalde.. "aman sovyet etkisine girmeleyim, komünistlere ölüm" derken, amerika'nın en ileri uçtaki eyaleti olarak.. yazık demek fayda eder mi bilmiyorum ama yazık işte.

    o gün tam bağımsızlık isteyen sosyalistler, bazı değerlere körü körüne bağlı kalmış fanatikler değil, sscb marksizminin yozlaşmış yanlarını revize etmek isteyen kişilerdi. bu sebeple çekoslovakya'nın sovyet işgali altında kalmasına dahi karşı çıktılar. çünkü sosyalizm, toplumun değişen yönleriyle kendini güncelleyen ve insanı temele koyduğu için sürekli gelişmeye açık bir toplum bilimidir.

    ayrıca (bkz: mehmet ali aybar/@amaru71)
3524 entry daha
hesabın var mı? giriş yap