1 entry daha
  • beton sitelerle dolu kıyılardan içeri girin, sanayi tesisleriyle çevrili anayollardan uzaklaşın. öylesine uzaklaşın ki, kenarda kuytuda kalmış köyleri birbirine bağlayan asfalt yollar bile ardınızda kalsın. aman yanlış yöne gitmeyin — trakya'nın meşe ormanları değil aradığınız. içerilerdeki düzlüklere doğru yol alın. daha fazla yön tarifi beklemeyin, zira palapat kırının coğrafi sınırları yoktur, ve ancak içinden geçerken hissedersiniz palapat kırında olduğunuzu — ve, evet, sadece geçerken, çünkü palapat kırında yaşayan yoktur.

    dört elementten palapat kırının belirleyicisi havadır. rüzgarın kavurduğu ıssız düzlüklerdir palapat kırı — soğuk rüzgarlar kavurucudur, hatta yakıcıdır trakya'da, ve değdiği yerde tıpkı ateşin yaptığı gibi karaya çalan kahverengi izler bırakır, palapat kırının baskın rengi olan. herkes, her şey, antik zamanların trakyalı tanrısı boreas'ın kudretine boyun eğer palapat kırında — nereden, niye geldiği belli olmayan birkaç tuhaf, "fidan" olma çağını geçeli yıllar olmasına rağmen cılız kalmış zavallı ağaçların saçlarının başlarının ürkütücü bir biçimde dağınık olmasının sebebi budur. rüzgar durduğunda, palapat kırında her şey durur — mutlak sessizlik, "doğanın sesi"nin bile olmadığı. karşınıza çıkan küçük göletin suları öylesine hareketsizdir ki, yüzeyinin buz kestiğini sanarsınız — sanmayı bırak, buna inanırsınız, ta ki termometrenin donma derecesinin 10 birim üstünde olduğunu görene kadar. göleti sarmalayan çamlar — ki her dem yeşil olmaları sebebiyle sürekli olarak "yaşam"ı temsil ettiğini düşünüyor olabilirsiniz — bile hareketsiz, soğuk heykellere dönüşürler. kartal kanatlarının gölgeleri bile mevcut değildir palapat kırında.

    şimdi, yazının başında "palapat kırında yaşayan yoktur" dediğim için sorabilirsiniz, "kır çiçeklerini, göç ederken şöyle bir uğrayıveren kuşları da mı yaşayandan saymıyorsun" diye. evet, palapat kırı yalnızca zihinsel bir varoluş biçimi değildir, elle tutabilir, gözle görebilirsiniz. ama palapat kırı yalnızca üç boyutlu düzlemimizde yaşayan bir coğrafi bütünlük de değildir, palapat kırı dördüncü boyutta da varolan bir "mekan"dır. ve ne zaman ki göçmen kuşlar gelir, o zaman artık "orası" palapat kırı değildir; kır çiçeklerinin demeter'in tekrar kızına kavuşmasını kutladıkları, pan'ın yoldaşlarıyla cirit attığı, insanların dionysos'a şükranlarını sunduğu neşeli kırlardır sadece.

    palapat kırı rüzgarın krallığı ve yaşamın sancılı rahmidir. palapat kırı, her yıl kendini tekrarlayan, ama gerçekleştiğini göremeden sönümlenen bir potansiyeldir, yalnız, üzgün, hırçın ve gururlu.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap