2 entry daha
  • "oğlumuz, onur yaser can 3 haziran 1982’de ankara’da, aynı üniversitenin aynı bölümünden mezun, birbirine aşık olup, evlenen arap etnik kökenli baba ile girit göçmeni bir ailenin torunu annenin, sevgili yakışıklı oğlu olarak dünyaya geldi. babası devlet memuruydu. annesi henüz iş bulamamıştı. onur yaser’i 12 eylül’ün egemen kılmağa çalıştığı ideolojiden uzak değerlerle, iyi vatandaş olarak yetiştirmeye başladılar. 1983 yılında annesi de devlet memuru olunca onur yaser 1,5 yaşında kreşe gitmeye başladı. onu çok seven annesi, babası ile sağlıklı mutlu bir bebeklik ve ilk çocukluk dönemini 4 yaşına kadar ankara’da geçirdi. 1986 yılının nisan ayında, babası daha iyi maddi koşullar sağlayan bir türk şirketinin irak/bağdat ofisinde çalışmaya başlayınca, onur yaser ve annesi de babalarını izleyerek, 1986 ağustos ayında bağdat’a taşındılar. onur yaser burada birleşmiş milletler’in bağdat uluslararası okulu’na devam etti. ana okul ikinci ve üçüncü sınıfları ile ilkokul birinci sınıfı bu okulda okuyarak ingilizce konuşmayı öğrendi ve okuma yazmayı ingilizcede söktü. anne baba maddi koşullarının düzelmesi üzerine ikinci çocuklarının olmasına karar verdiler ve onur yaser’in 25 ekim 1987 tarihinde bir kız kardeşi oldu. aile o sırada süren iran – irak savaşının etkilerine karşın çocuklarıyla mutlu yaşadı. onur yaser kız kardeşini bile kıskanmadı ve sağlıklı, mutlu gülen bir çocuk olarak yaşamayı sürdürdü. ancak savaş nedeniyle türk şirketinin işlerinin azalması nedeniyle 1989 yılında aile türkiye’ye döndü.

    babası ve annesi kamu ve özel sektörde çalışırken, onur yaser 1989-1990 öğretim yılında özel aykan koleji’nde ilkokul ikinci sınıfı okudu. 1990-1993 yılları arasında ise ahmet vefik paşa ilkokulu ve 1993-2000 arasında gazi anadolu lisesi’ndeki eğitimini sürekli takdir belgeleri alarak, üstün başarılarla tamamladı. onur yaser gerek bağdat, gerekse ankara’da eğitim ve öğretim gördüğü okullarda öğretmenleri tarafından her zaman zeki, çalışkan, düzenli, uyumlu, beyefendi olma özellikleri ile kendisinden söz ettirdi. onur yaser’in anne ve babası o’nun öğretmenleri tarafından böyle efendi, insan seven, çalışkan her şeyiyle mükemmel bir oğul yetiştirdikleri için her zaman tebrik edildiler, takdir edildiler, onur yaser’den dolayı övgüler aldılar. 2000 yılında girdiği üniversite sınavlarında türkiye 2100’üncüsü olmasına karşın, başka herhangi bir mesleği tercih etmeyip, mimar olmağa kesin karar verdi ve başta odtü mimarlık olmak üzere birkaç mimarlık fakültesi tercihi yaptı. birinci tercihi olan odtü mimarlık fakültesi’ne kaydını yaptığı yıl kazandığı afs bursu nedeniyle, odtü mimarlık’taki eğitimini dondurarak, belçika/brüksel’de saint lucas güzel sanatlar okulu’nda bir eğitim yılı süresince sanat, özellikle resim eğitimi aldı, flamanca da öğrendi. onur yaser’in çocukluğundan beri içinde barındırdığı, zaman zaman okul sergileri ile açığa çıkan, resim yeteneği burada da keşfedildi. ressam olması önerildi. ancak hem anne ve babasının hem de afs kapsamında brüksel’de kaldığı ve onu çok sevmiş olan belçikalı ailenin de telkinleri ile mimarlık eğitimine geri döndü. odtü eğitimi sırasında kazandığı erasmus değişim programı kapsamında italya’da bari teknik üniversitesi mimarlık fakültesi’ne bir eğitim yılı süresince devam etti, italyanca da öğrendi. onur yaser’in çocukluğundan beri müziğe olan ilgisi mimarlık eğitimi ile birlikte devam etti. davul, bendir, çeşitli perküsyon aletleri, gitar, saz çaldı. arkadaşları ile amatör müzik gurubu kurarak, gerek odtü’de gerekse de odtü dışında performanslar sergilediler. eğlendiler ve eğlendirdiler, ruhlarını müzikle de beslemeye çalıştılar. ailesinin ilgisi, eğitimi, okullardaki eğitim ve başarıları, sanatla bağları, onur yaser’i ruhu da beslenmiş, ailesi, akrabaları, komşuları, arkadaşları ve tanıştığı herkesle dürüst, hilesiz, yalansız, dolansız ilişkiler kurmasını, çevresinde, ülkesinde ve ülkesi dışındaki sorunlara son derece duyarlı iyi bir yurttaş olmasını sağladı. çocukluğundan beri severek yaptığı, hatta bir ara profesyonel yapılmak istendiği yüzme sporunu da yaz tatillerinde, odtü ve diğer havuzlarda sürdürdü. üniversite yaşamının ilk yıllarında odtü su topu takımı çalışmalarına katıldı. odtü mezuniyetine doğru ise odtü sualtı topluluğu’na üye oldu ve dalış yeterlik belgesi alarak çalışmalarını sürdürdü. çok sevdiği denizin gözleri kadar mavi derinliklerine daldı. bu sporları yapması o’na masmavi gözleri ve güzel, yakışıklı yüzü ile birlikte sağlıklı bir beden de kazandırdı. onur yaser böylece ergenliğinden itibaren kızların aşık olduğu, lise sıralarından başlayarak kız arkadaşları olan, kız arkadaşlarına sadık yalan söylemeyen, onları incitmeyen, hiçbir şekilde bencilliğe yer vermeyen, ingilizce, flamanca ve italyanca olmak üzere 3 yabancı dil bilen, amerika ve avrupa ülkelerinin bir çoğunu gezen güzel, gülen, mutlu, sağlıklı, bir adam oldu. afs ve erasmus programları nedeniyle birer eğitim yılını yurt dışında geçiren onur yaser’in odtü’deki eğitim süresi bu nedenle uzadı ancak, 2009 yılında 2,97 not ortalaması ile mezun olup, mimar olana kadar, mimarlık öğrencisi olarak çeşitli mimarlık bürolarında part-time çalışmalarını sürdürdü, bir çok projeye katkı sundu. part-time çalıştığı mimarlık bürolarında parlak zekası, geniş hayal gücü, kavrama yeteneği, kısa sürede çok iş yapması, çalışkanlığı ile birlikte çalıştığı arkadaşlarının, patronlarının hayranlık ve takdirlerini kazandı. mimarlık öğrencisi olarak katıldığı, ünlü heykeltıraş mehmet aksoy’un da bulunduğu mimarlık ekibi, sarıkamış harekatı anma alanları fikir yarışması’nda 3. oldu. kültür bakanlığı sertifika ve ödülünü aldı.

    ailesinin düzelen maddi imkanlarını kullanarak abd’de bulunan amcasının yanında veya avrupa’da eğitimini sürdürmesi tekliflerine “gidersem oralarda kalmak zorunda kalabilirim. ülkemde kalıp, neler yapabileceğimi görmek istiyorum. yurtdışını gerekirse sonra düşünürüm” diyerek ailesinin tekliflerini kabul etmeyen onur yaser, 2009 yılı mezuniyetinin ardından, daha geniş iş olanaklarının olduğuna inandığı istanbul’da, mimar olarak iş aramak üzere 2009 yılı kasım ayında ankara’da yerleşik ailesinden ayrıldı.

    mimar olarak 2009 aralık ve 2010 ocak aylarında çalıştığı iki ayrı şirketten çalışma ve davranış biçimlerini sevmediğinden ayrıldı. 2010 şubat’ından, kendisine verilen “kirli bir telefon numarası” ile konuşmasının, polisin “teknik takibine” takılmasından sonra gelişen “bencil”, “hoyrat”, “sorumsuz”, “vicdansız” ve “insanlık dışı” bir süreç sonucunda 24 haziran 2010 saat 02oo’de, bizi “evlat ve kardeş acısı” içinde bırakarak aramızdan ayrılana kadar, çalışmaktan çok mutlu olduğunu birçok fırsatta dile getirdiği mimarlık bürosunda çalıştı."

    ailesinin başı sağ olsun. insanın canı acıyor.
237 entry daha
hesabın var mı? giriş yap